Gezi Parkı’nda ne olmuştu?

Tr724 HABER MERKEZİ | İLKER DOĞAN

Gezi olaylarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianame kabul edildi.  Anadolu Kültür A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu ikisi tutuklu, Can Dündar dahil 6’sı hakkında yakalama kararı bulunan 16 sanık, ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’le suçlanıyor. Gezi eylemlerini, ‘hükümeti yıkmaya yönelik bir kalkışma’ olarak tanımlayan savcı, sanıklar için ‘ağırlaştırılmış müebbet’ cezası istiyor. İddianamede delil olarak ise şüphelilerin 2011’den itibaren değişik ülkelere yaptıkları seyahatler gösteriliyor. Ayrıca suç unsuru içermeyen telefon tapeleri de ‘delil’ olarak konulmuş. Peki Gezi eylemleri nasıl başlamıştı? Erdoğan’ın tepkisi ne olmuştu? Bülent Arınç göstericilerden neden özür diledi? Abdullah Gül, hükümete nasıl seslenmişti? Bahçeli, Erdoğan’ı neden eleştirdi? Belki de en önemlisi; Gezi gerçekten bir ‘darbe girişimi’ miydi?

Gezi Parkı olayları 2013 yılı Mayıs ayı sonlarında patlak verdi. Proje kapsamında ‘yayalaştırma’ adı altında Taksim’deki tek yeşil alan olan Gezi Parkı’na Topçu Kışlası ve AVM yapılması öngörülmüştü. Söz konusu karar kamuoyunda sert tepkiye neden oldu. Ağaçların kesilmesine 28 Mayıs’ta başlandı. Büyükşehir Belediyesi, ağaçların sökülerek başka yerlere taşındığını açıkladı ancak bu açıklama kamuoyunu ikna etmeye yetmedi. Gezi nöbetleri başladı.

ERDOĞAN: BİZ KARARIMIZI VERDİK!

Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Mayıs’ta konuştu. Projeden vazgeçmeyeceklerini söyledi. “Ne yaparsanız yapın, biz kararımızı verdik!” dedi. Gezi’de nöbet tutanlar, Erdoğan’ın bu açıklamasından saatler sonra sabah 05.00’da şafak baskınıyla uyandı. Polisler eylemcilere biber gazı ve TOMA’larla müdahale etti. Çadırlar yakıldı. Polisin müdahalesi sonrası Gezi Parkı ve çevresi adeta savaş alanına döndü. Çıkan çatışmalar gündüz de devam etti.

MAHKEME: YAPILAŞMAYI DURDURUN

İstanbul 6. İdari Mahkemesi, Taksım Topçu Kışlası’na verilen onaya karşı açılan davada ‘yürütmeyi durdurma’ kararı aldı. Ancak bu arada olaylar Türkiye geneline yayıldı. Ankara ve İzmir başta olmak üzere ülkenin birçok bölgesinde gösteri ve protesto yürüyüşleri düzenlendi.

‘HALK İKNA EDİLMELİYDİ’

Dönemin Başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç, 1 Haziran’da kameraların karşısına geçti. Özeleştiride bulundu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yüklendi. Halkın ikna edilemediğini söyledi. Arınç, “Sorumlular burada ağaç katliamı olmayacağına halkı ikna etmeliydi.” dedi. Aynı gün binlerce gösterici Boğaz Köprüsü’nden yürüyerek yaşananları protesto etti.

1 MİLYON KİŞİ TOPLARIM!

Recep Tayyip Erdoğan, her açıklamasıyla gerilen ortamı daha da gerdi. 1 Haziran’da yaptığı konuya ilişkin ikinci açıklamasında göstericileri tehdit etti: “Biz bu Topçu Kışlası’nı yapacağız. AKM’yi bile yıkmalıyız. Polis orada dün vardı, bugün de var, yarın da olacak. Olay toplumsal eylem yapmaksa ben 1 milyon kişi toplarım. Taksim projesini yapıyoruz ve yapacağız.”

YÜZDE 50’Yİ ZOR TUTUYORUM

Dönemin Kültür Bakanı Ömer  Çelik, olaylara tepkisini Twitter üzerinden gösterdi. Çelik, göstericilerin mesajını aldıklarını söylüyordu bir tiwitinde. Çelik’in “Mesajlar alındı, not edildi.” şeklindeki paylaşımı Erdoğan’a soruldu. Erdoğan’ın tepkisi şu oldu: “Olay bir Gezi Parkı olayı değil. Şu anda bizim evlerinde zor tuttuğumuz bu ülkenin yüzde 50’si var.”

ABDULLAH GÜL’DEN SAĞDUYU ÇAĞRISI: MESAJ ALINDI

Erdoğan’ın açıklamasından saatler sonra Köşk’ten sağduyu çağrısı geldi. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hukukun üstünlüğüne dikkat çektiği açıklamasında, “Ama demokrasi demek sadece seçim demek de değildir. Seçimlerin dışında da farklı görüşler çeşitli yollarla dile getirilebilir. Barışçıl gösteriler de tabii ki bunun bir parçasıdır. İyi niyetli olarak verilen mesajların hepsi alınmıştır.” ifadelerini kullandı. Bu açıklamaya karşı görüşü sorulan Erdoğan ise kendisinin herhangi bir mesaj almadığını söyleyecekti.

BAHÇELİ: BAŞBAKAN YANGINA BENZİNLE GİDİYOR!

Tam bu günlerde Saadet Partisi’nden de sağduyu çağrısı geldi hükümete. Açıklamada, “Bazı durumlarda geri adım atmak zafiyet değil, erdemdir.” deniliyordu. Ardından Devlet Bahçeli’nin açıklaması düştü sitelere: “Başbakan ve hükümet, yanan toplumsal ateşin üzerine benzinle gitmiş, bunun yanında hiç bir tepkiyi kaale almamış ve bildiğini okumayı sürdürmüştür.”

ARINÇ: EYLEMLER MEŞRUDUR, ÖZÜR DİLİYORUZ

Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 4 Haziran’da Köşk ziyareti sonrası tansiyonu düşürecek açıklamalar yaptı. Halktaki kafa karışıklığını gidermek için sorumlular tarafından gerekli açıklamaların yapılmadığını anlattı. Göstericilere ilk günlerde uygulanan ‘aşırı tedbirin’ toplumun haklı tepkisini çektiğini kaydetti. Arınç, “Gezi Parkı’nda betonlaşma olacağı iddiaları üzerine yurtseverliğin bir gereği olarak bir eylem başlattılar. Bu eylemler meşrudur, haklıdır, doğrudur. Maalesef orada gösterilen bu haklı taleplere karşı, emniyet güçlerimizin gaz kullanmaya başlaması olayları çığırından çıkarmıştır. O müdahale yanlıştı. O yurttaşlarımızdan özür diliyorum.” diye konuştu.

ERDOĞAN: O POLİSLER GÖREVİNİ YAPTI

Recep Tayyip Erdoğan, hiç bir uyarıyı, sağduyu çağrısını dikkate almadı. 6 Haziran’da yaptığı açıklamada, bir kaz daha “Topçu Kışlası’nı yapacağız.” dedi. Bir gün sonra ise Gezi eylemleri sırasında hayatını kaybedenleri hatırlattı Erdoğan: “Bir başkomiserimi şehit düştü. Neyin görevini yapıyor bu polisler? İnsana varıncaya kadar, herkese saldıranlara karşı polisimiz görevini yapmıştır.”

ÇAPULCULARA PABUÇ BIRAKMAYIZ

Tayyip Erdoğan, tansiyonu düşürmemek için elinden geleni yaptı. 9 Haziran’daki konuşmasında eylemcilere ‘çapulcu’ ifadesini kullandı. “Biz o birkaç çapulcunun yaptıklarını yapmayız. Onlar yakarlar, yıkarlar. Çapulcunun tanımı budur zaten.” diyerek, orantısız güç kullanan polise bir kez daha sahip çıktı: “Bu polis Türk polisi, bu polis milletin polisi. Polisimizi bunlara yedirtmeyeceğiz. Yani bu meydanı anarşistlere mi bırakacağız!”

ÇADIRLARI YAKIN TALİMATI ERDOĞAN’DAN

Polisin, göstericilere yönelik orantısız müdahalesi ciddi eleştiri konusu olmuştu o dönem. Özellikle çadırların yakılması büyük tepki çekti. Başbakan Erdoğan, 23 Haziran’da yapacağı açıklamada, polislere, ‘eylemleri bitirin, çadırları yakın’ talimatını kendisinin verdiğini söyleyecekti.


Göstericiler açıklama yapıp dağılacaktı, Erdoğan kabul etmedi

Gezi iddianamesini hazırlayan savcı, eylemcilerin ‘organize’ hareket ettiklerini ve amaçlarının iktidarı devirmek olduğunu savunuyor. Ancak 13 Mart 2014’de Gezi eylemleriyle ilgili internete düşen bir tape bu iddiayı yalanlıyor. Tape bir Twitter hesabı üzerinden yayınlanmıştı. Ses kaydında dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler ile iş adamı Cemal Kalyoncu Gezi olaylarını konuşuyordu. Muhatabına Erdoğan’la yaptığı görüşmeleri anlatan Güler’in konuşmalarına göre, Gezi Parkı eylemleri sırasında göstericiler araya milletvekillerine de koyarak Başbakan’a ‘Parkta basın açıklaması yaptıktan sonra dağılacağız’ mesajı gönderiyor. Ancak Başbakan, Ankara’da gösteri yapan Tekel işçileri gibi parka girinci çıkmayacakları düşüncesiyle buna izin vermiyor.

NUH DİYOR PEYGAMBER DEMİYOR

Gerisini Güler’den dinleyelim: “Yalvardım, yalvardım yakardım yav en sonunda. Abi Nuh diyor, Peygamber demiyor. Bu bilgi aramızda kalsın, Yalçın (Akdoğan) hocaya söyleme. Onların da hiç birinin gücü falan yetmiyor. En son dün akşam bana söylediler. ‘Ya tamam her şey oldu bitti. Bize bir izin verin, basın açıklamamızı yapıp çıkalım kardeşim’ dediler. Yok abi, Nuh diyor Peygamber demiyor. Ne bileyim arkadaş!”


Savcıdan olayları Hizmet’e bağlama çabası

İddianamede Gezi eylemcilerinin Zaman ve Today’s Zaman’dan destek almak için girişimde bulunduklarını ileri sürülüyor. Savcı, şüphelilerden Can Atalay’ın Zaman yazarı dediği ancak gazetenin yazarı değil muhabiri olan Kadir Kökten ile konuştuğunu, ‘Olayı neden Taksim Dayanışmasının üzerine yıkmaya çalışıyorsunuz?’ diye sorduğunu aktarıyor. Muhabir Kökten’in de ‘Biz Gezi’yi tamamen destekliyoruz. Bizim öyle bir derdimiz yok…’ dediğini aktarıyor. Savcı, bir muhabir ile yapılan konuşma üzerinden Gezi eylemleri ile Hizmet Hareketi’ni irtibatlandırmaya çalışıyor. Zaman Gazetesi, 2 Haziran’a kadar yaşanan olaylarda çevrecilerden yana tavır almıştı. Zaten yeşil alan fakiri olan İstanbul’da, Taksim’in göbeğine yeni bir AVM yapılmasının doğru olmadığını, demokratik eylemlere kulak verilmesini savunuyordu. Ancak çevre duyarlılığı ile başlayan eylemler 2 Haziran’dan sonra yakıp yıkmaya dönüşünce, Zaman’ın yayınlarında tehlikeye işaret edildi. Gazetenin Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, ‘Basiret lütfen’ başlıklı bir yazı kaleme aldı. Tıpkı Arınç’ın da söylediği gibi Dumanlı da yöneticilerin halkı yeteri kadar bilgilendirmediğini belirtiyordu yazısında. Zaman, bir gün sonra Cumhurbaşkanı Gül’ün ‘mesaj alınmıştır’ açıklamasını manşetine taşıdı. Tansiyon düşmeliydi. Başbakan’ın olayların yumuşadığına yönelik açıklaması da yine gazetenin sürmanşetinde kendine yer buldu.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin