Futbolda aynı anda iki takım çalıştırmak başarı getiriyor mu?

HABER-YORUM | HASAN CÜCÜK

Galatasaray ve Beşiktaş’ı lig şampiyonluğuna taşıyarak haklı bir üne kavuşan Mircea Lucescu’nun A Milli Takım serüveni hüsranla bitti. Ülkemizden ayrıldıktan sonra 2004’te çalıştırmaya başladığı Ukrayna’nın Shakthar Donetsk takımını yerel ve uluslararası arenada başarıya taşıyan Lucescu, Ağustos 2017’de A Milli Takımı’ın başına geçmişti. Lucescu ile yollar ayrılınca gözler yeni isme çevrildi. Adı önplana çıkan isim ise Şenol Güneş oldu. Bulunan formül Güneş’in sezon sonuna kadar Beşiktaş ve A Milli Takımı birlikte çalıştırması. Geriye dönüp baktığımızda futbolda aynı anda iki takım çalıştırmak pek görülmüyor.

Aynı anda hem kulüp hem de milli takım çalıştırmada Türkiye öne çıkıyor.  Türkiye’de Abdullah Gegiç, Kalman Meszöly ve Fatih Terim örneği var. Gegiç,  Eskişehirspor birlikte A Milli takımı çalıştırırken, Meszöly kısa bir dönem Fenerbahçe ile A Milli takımını çalıştırdı. Abdullah Gegiç dönemi yaklaşık 7,5 ay, Kalman Meszöly dönemi ise 4 ay sürmüştü. Her ismin aynı anda iki takımı çalıştırdığı dönemde futbolun tatilde olduğu aradaki uzun yaz dönemini çıkarmak gerekiyor.

Fatih Terim ise Galatasaray’ı çalıştırdığı dönemde Ağustos 2013’te Federasyon’dan gelen teklife olumlu cevap vererek, görevine son verilen Abdullah Avcı’nın yerine hem milli takımı hem de Galatasaray’ı birlikte çalıştırmaya başladı. Fatih Terim’in bu kararı kulüp başkanı Ünal Aysal’la arasında iplerin gerilmesine yol açtı. Ligde alınan başarısız sonuçlara Şampiyonlar Ligi’nde 6-1’lik Real Madrid yenilgisi eklenince, yönetim Fatih Terim’le yollarını 24 Eylül’de ayırdı. Galatasaray’ı bırakan Terim, A Milli Takımı çalıştırmaya başladı. Bir koltukta iki karpuzun ömrü çok kısa sürdü. Türkiye daha önce Gegiç, Meszöly ve Terim’le deneyip, başarısız olduğu sistemi şimdi Şenol Güneş’le tekrarlamak istiyor.

Günümüz futbol dünyasında hem kulüp hem de milli takım çalıştıran hocaların örneğine rastlanmıyor. Bunun Avrupa’da son örneği PSV ile Avustralya milli takımını beraber çalıştıran Guus Hiddink oldu. Güney Kore’yi 2002 Dünya Kupası’nda 4.lüğe taşıyan Guus Hiddink, kupa sonrası ülkesine dönüp PSV’yi çalıştırmaya başladı. 2006’da görevi bırakacağını anlaşma maddelerine koyduran Hiddink’in bir diğer isteği ise son yılında bir ülke çalıştırmaktı. 32 yıl sonra bir Dünya Kupası’nda mücadele etmek isteyen Avustralya, Hiddink’in kapısını çalınca cevap ‘evet’ oldu. Böylece Hiddink hem PSV hem de Avustralya milli takımını çalıştırmaya başladı. Hiddink, yerel ligde oynayan oyuncuların takibini yardımcısına bırakırken, kendisi PSV ve Avrupa’da oynayan oyunculara konsantre oldu. Neticede Avustralya 2006 Almanya’ya katılırken, gruptan çıkmayı da başardı.

Alman futbolunun ‘imparator’u Franz Beckenbauer ise hem kulüp başkanlığı yaptı hem de takımı çalıştırdı. 1996’da alınan kötü sonuçlar üzerine ligin bitmesine haftalar kala Otto Rehhagel’in işine son veren Beckenbauer, eşofmanları giyerek Bayern Münih’in başına geçti. Bayern Münih’i 63 gün çalıştıran Beckenbauer, UEFA Kupası’nı kazanarak ilginç bir rekora imza attı.

Mark Hughes ise profesyonel futbol kariyeri devam ederken 1999’da Galler milli takımını çalıştırmaya başladı. Southampton’da top koştururken Galler’i çalıştırmaya başlayan Hughes, Everton ve Blackburn Rovers formasını giydikten sonra 2002’de futbolu bırakıp, teknik adamlık görevine devam etti. Chelsea formasını giyen Ruud Gullit, teknik direktör Glen Hoddle’nin İngiltere milli takımının başına geçmesiyle oyuncu – teknik adam olarak 1996’da göreve başladı. Gullit 1996 – 98 arasında görevi sırasında FA Cup’u kazanarak kupayı kazanan ‘Britanya Adası dışından ilk teknik adam’ oldu. Gullit sonrası aynı görevi 1998 – 2000 arasında İtalyan oyuncu Gianluca Vialli sürdürdü. Vialli 1996’de Chelsea’ya transfer olurken, 2000’de hem futbolu hem de teknik adamlık görevini sonlandırdı.

A Milli Takım, Mircea Lucescu döneminde çıktığı 17 maçta vasatın altında bir performans gösterdi. Artık kariyerinin son dönemini yaşayan Mircea Lucescu döneminde sadece 4 galibiyet alan milliler, 6 maçı berabere bitirirken, 7 kez de sahadan mağlup ayrıldı. Attığı 17 gole karşılık, kalesinde 25 gol gördü.

Mircea Lucescu sonrası adı geçen Şenol Güneş, Türkiye’nin uluslararası dönemde kazandığı tek başarının mimarı bir isim. A Milli Takımı 2002 Dünya Kupası’nda 3.lüğe taşıyan Şenol Güneş, Euro 2004 biletini alamayınca görevine son verilmişti. Tarihi başarının mimarı olan Güneş, milli takım döneminde uğradığı haksız eleştilere tarihi başarıyla karşılık vermişti.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin