YORUM | MAHMUT AKPINAR
Son dönemlerde Hizmet içinde eleştirel tartışmalar hız kazandı. Pek çok kimse Hizmetin geçmişi ve geleceği üzerine kalem oynatıyor; mülakatlar yapılıyor. Sert eleştirenler var; genelleyici ithamlarda bulunanlar var. “Merkez” diye ayırarak oklarını oraya yöneltenler var. Bireysel takıntılarını, kişisel intikamlarını “eleştiri” şeklinde sunanlar var. Epeydir zihni kaymalar yaşayıp içindekileri bu ortamda ortalığa dökenler var. “Hizmet insanı” kılığında ortalığı kızıştıran ve ateşe kor atan troller var. Sosyal medyada adı sanı belirsiz fitne tohumu ekenler var.
Bizzat tanıdığım pek çok akademisyen ve yazar çizer ise her şey daha iyi olsun, bazı hatalar tekrar edilmesin, daha sağlam bir hizmet zemini inşa edilsin, şu sıralar zoraki göçe mecbur kaldığımız Batı’da güven problemi yaşamayalım diye yararlı tavsiyelerde bulunuyor. Yoldaki çukurlara, tehlikelere, muhtemel sıkıntılara dikkati çekiyor.
HİZMET İNSANLARININ BASİRETİNE GÜVENİYORUM
Ben Hizmet insanlarının art niyetli olanla hüsnü niyetli olanı, fitne için yazanla tamir için yazanı ayırt edeceğini düşünüyorum. Onların basiretine güveniyorum. Ancak bu tartışmalar bazı kişilerde umutsuzluğa neden olabiliyor. Bir dostum telefonla aradı ve gündemdeki tartışmalarla ilgili yakınmalarını dile getirdi. Özellikle yaşanmış bireysel problemlerin, takıntıların genelleştirilerek yazılması, sosyal medya üzerinden intikam alma çabaları, Hocaefendi, Üstad ile ilgili incitici yorumlar insanları hem kızdırıyor hem de umutsuzluğa sevk edebiliyor. Art niyeti olmayan kişilerin eleştirel konularda yazarken insanların hissiyatını dikkate almaları lazım. Türkiye’de mağdur ve mahpus yüzbinlerce insanı düşünmeleri lazım. Bu kadar ağır baskıya, işkenceye, dışlamaya, aşağılamaya rağmen insanlar Hizmet’e güveniyor ve sadakatini koruyor.
Bizans üzerine düzenlenen başında bizzat Hazreti Peygamberin olduğu Tebük Seferi’nde dahi insanların üçte birinin sıcağı, zorlukları, hasadı bahane ederek geri kalmasını dikkate alırsak bugün Hizmet insanlarının çok ağır şartlara rağmen dimdik durmaları, ideallerinden taviz vermemeleri büyük takdiri hak ediyor. İçli köfte yapan kadınların dahi alınıp işkence edildiği, yardım dağıtan insanlara bile “terör” operasyonlarının yapıldığı, insanların eşiyle-çoluk çocuğuyla tehdit edildiği ortamda insanların aidiyetlerini, Hizmet düşüncelerini sürdürmeleri sağlam inançlarından ve Hizmete güvenlerinden kaynaklanmaktadır. Harekette gördükleri hakikatlerden dolayıdır. Bu nedenle iyi niyetli arkadaşların yazarken, konuşurken bu insanların duygularını, içinde bulundukları şartları göz ardı etmemeleri bir sorumluluktur.
TEMELDE, ESASTA PROBLEM YOK
“Hizmet bundan sonra nasıl yol alacak?”, ”Neler yapmalı?”, “Neleri değiştirmeli?” gibi konular üslubunca, seviyeli şekilde ve derinlemesine tartışılmalı. Ancak Hizmet Hareketiyle ilgili temelde endişe taşınacak, esastan sorgulanacak bir durum yok! Otuz üç senedir tanıdığım Hareket’te ben malını, mülkünü, canını feda edecek kadar yiğit çok insan tanıdım. Ama Hizmet’ten zenginleşen hırsızlar görmedim. Huysuzluktan insanları kıranlar, insan ilişkilerini tutturamayanlar gördüm ama tiranlaşanlar görmedim. İbadetinde gevşekler gördüm ama Kuran’a ve Sünnete sadakatte sıkıntısı olan görmedim. Şiddete eğilimi olan, psikolojik problemi olanlar gördüm ama bir yumruk atan, bir çakı kullanan görmedim. Ben bu Hareket’te bazı vakıflarda olup örtüldüğü gibi çocuklara tecavüzler görmedim. En çok da AKP’liler ve münhasıran kızlarını teslim etti bu insanlara. Kimsenin kızına, karısına tecavüz edildiğini görmedim. Aksine kurumlar kapatılana kadar, AKP’liler açıktan söverken el altından çocuklarını, kızlarını bu güzel insanlara emanet etmeye devam ettiler.
Gereksiz harcama yapanlar gördüm ama kaynakları cebine atan, akrabasına, damadına oğluna peşkeş çeken, yapılan işten kendisine yüzdeler alan görmedim. İçinde makam arzusu olan gördüm ama makamı için ülkeyi savaşa sokan, insanların canını koltuğuna payanda yapan, dünyevi makamlar için dinini satan görmedim. Küçük beyaz yalanlar söyleyenler olmuştur ama İslam’ı, dini kullanıp dizi yalanlar söyleyenleri görmedim. Yalanlarından, kendi sözünü yutan arkasındakilerin savrulmalar yaşadığı İslamcıların aksine Hocaefendi’nin 40 yıldır ne yazdıklarında, ne söylediklerinde çelişki görmedim. Çıkar için Hizmet’le aynı kareye girmeye çalışan bazı fırsatçılar olduysa da gerçek Hizmet insanlarından malını mülkünü bir hamlede bağışlayan sayısız örnek gördüm. Gençliğini, en verimli çağlarını karın tokluğuna ülke için, insanlık için gözünü kırpmadan harcayan nice yiğitler gördüm. Kendi çocukları okul-dershane koridorlarında aç perişan uyuyup kalırken başkalarının çocukları için gecesini gündüzüne katan çok abla gördüm. Kazandığının büyük kısmını ülke insanına, gençlerin eğitimine harcayıp kendisi mütevazı yaşayan çok zengin gördüm.
REVİZE ETMEK ŞART
Hizmet Haraketi’nin hedefleri-idealleri açısından tekmil edilmesi gereken bazı eksikleri, revize edilmesi gereken bazı yönleri olabilir. Ancak bunlar diğer toplum kesimleriyle, münhasıran da “İslam davası” gütme iddiasında olup şu an zulmü, yalanı, talanı meşrulaştıran, iktidara-güce bende olan pek çok cemaatle/tarikatla karşılaştırılamayacak kadar azdır, önemsizdir. Ama Kur’an, ‘Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapanlar size zarar veremez (Maide:105)’ buyuruyor. Bu nedenle başkalarının kusurunu aramak, onların gıybetini yapmak yerine kendi hatalarımızı sıfırlamanın, azaltmanın yollarını arıyoruz.
Bu kadar şeytanlaştırmaya karalamaya rağmen insanlar hala Hizmet’e sadıklar. Daha müstakimini, ülke, Müslümanlar ve insanlar için daha yararlısını görmedikleri için buradalar. Ama zaman en mükemmel düzenleri dahi pörsütüyor, işlemez hale getiriyor. Çok hızlı değişimin yaşandığı bu çağda enstrümanlarınızı, metotlarınızı ve zihniyetinizi yenilemeniz, güncellemeniz gerekebiliyor. Çok değil 10 sene öncesine kadar fotoğraf makinesi, teyp, radyo, daktilo gibi aletler çok yaygın kullanılıyordu ama bugün neredeyse bunlara ihtiyaç kalmadı. Zira bir bilgisayar hatta bir cep telefonu hepsinin işini görüyor. Mükemmel de olsanız kendinizi revize etmeniz gerekiyor. Sosyal konular da öyle. Nesiller değişiyor, anlayışlar değişiyor. Hizmet hareketi benzeri hareketlerle kıyaslanamayacak kadar değişime, yeniliğe müsait. Pek çok sosyal yapının hayal edemeyeceği kadar temiz, makul, rasyonel, verimli, şeffaf ve meşverete açık. Ama Hizmet’in ufku hedefleri açısından daha iyisi, daha ilerisi lazım. Hala geliştirilecek, düzeltilecek pek çok yanımız var.
Yazılar, tartışmalar eğer buna hizmet ediyorsa değerli ve tabanda kıymet görüyor. Felaket tellallığı yapan, insanları demoralize eden yazılara, söylemlere çok da iyiniyetli bakılmıyor. Peki, bunlar yazmamalı konuşmamalı diyebilir miyiz? Elbette herkes her şeyi yazabilir, konulabilir, paylaşabilir. Hizmet insanları artık daha açık olmaya, eleştirilmeye, hazzetmediği düşüncelere de saygı duymaya alışmalı. Sadece dışarıdan insanlara değil, içten gelen aykırı sesleri de hoş görmeli. Ancak bu dönemde Hizmet insanlarının hissiyatını paylaşanlar ve yaşanan zorluklardan, sıkıntılardan üzülenler, etkilenenler bu güzel insanların duygularını dikkate almalılar.
Şöyle düşünelim ,hizmet adına yazıp çizenlerden hiç birisi Mustafa Yeşil Bey hariç çerçeveleri sınırları belli olan net cümleler kurmuyor. Belkide bu cümleleri sadece Mustafa Bey kurmaya haiz! bilemiyorum…
Bir çok ” yorum/analiz yazısı’nda da bu soruları sordum bazı yazarlarınızın açıklamalarında sorularımın bir bölümü parça parça cevap buldu.
Lakin bunca eleştirinin haksızlık paylarını göğsünüze vura vura anlatıyorsunuz ve yazıyorsunuz .Güçlükleri vefaat edenleri evlerinden başka yere çıkamayıp dört duvar arasında hayat geçirenleri emsal gösterip, halka özveri böyle yapılır,eleştriyorsunuz ama bugün bu zamanda mı eleştirmeliydiniz? SSSus! kapat çeneni payları veriyorsunuz.
Benim gibi bir bataklık sivri sineğinin sesini duymak istemeyeceksinizdir veya aldırmayacaksınızdır.Ben yinede tekrar ahlak ve saygı çerçevesinde sizlere ne demek istediğimi buraya yazayım.
Eleştri kelime anlamı ile ne anlama gelir kökeni nedir buraya not düşelim;
Eleştri =Tenkit
Tenkit köken olarak arapça..
Nakd kökünden geliyor
Manası: İğnelemek,gagalamak,sivri bir nesne ile dürtmek
Şimdiiii manaya baktığımızda ne anlarız kim neyi gagalar veya sivri bir nesne ile dürter ve bu işlemi neden yapar???
Kuş , Allahın onun için hazırladığı sert veya yumuşak bitkilerin içindeki lezzetli kısma ulaşmak için gagalar maksadı çekirdeğe yakın yerdeki en güzel besini yeyip karnını doyurmaktır.
Diğer açıklamaya geçelim “sivri bir nesne ile dürtmek” .Halk arasında buna “patlatmak” şişmiş olan bir yapıyı delerek içindekileri dışarıya zuhur ettirmek diyebiliriz.
Bir yapının içindekileri dışarıya zuhur ettirmek içeridekinin kalitesine güvenenler için hiç bir endişe gerektirmez.
Fakat şişmiş yapının içindekilerin kalitesinden emin olmayanlar ve içerideki malzemenin ne olduğunu tam olarak bilmeyenler için veya içerideki malzemeyi gerektiğince anlatamayacağına inananlar Bediüzzaman ın “acz ve fakr” i açıkladığı bölüme tekrar tekrar tekrar bakmalıdırlar.
Zuhur ettirmek için sorulan sorulara anlatacak kadar kestirmeden anlatabilenler cevap verirse hizmet parlar,diğerleri sadece saf dimağları bulandırır…
Bu arada bir zahmet “zuhur ” kelimesinin kökenine merak edenler bir baksın…
Allah razı olsun! İyi niyetli ve yapıcı eleştiri olmalı. Ama art niyetli ve yıkıcı eleştirilere karşı da hazm kapasitemiz yükselmeli. Şuan bulunduğum yerde 70 küsur yaşına ve eşinin rahatsızlıklarına rağmen hiçbir olumsuzluğa takılmadan – üstelik hizmetten maaş da almadan- gecesi ve gündüzüyle hizmetin her türlü işine koşturan ve bu konuda gençlerden çok daha faal insan tanıyorum. Bu insan eleştiriyle değil hizmetle ömrünü geçirmektedir. Ömür kısa, lüzumlu işler çok..
Bizim arkadaşlar birazda Levent Gultekin, Rüşen Çakır versiyonu gibi yazip çiziyorlar. Bu da insanlarin hissiyatlarina dokunuyor. Elbette artik eski yöntemlerle iş olmayacağini herkes biliyor ancak bunu ilgili kişilerle konuşmak gerekir belki de.
Bir de olaylar daha sicağindayken yorumlar yapilmasi çok garip. Kendiniz de ifade etmişsiniz köfte satan insanlar terörle suçlaniyor.
Sanirim bu arkadaşlar havaya uçuyor…
Cok enfes bir yazi,
Yazida katilmadigim ve cok onemli gordugum bir hususu paylasmak istiyorum…
Sayin yazarin hizmette gormedim dedigi konularin hepsinin var oldugunu soylemek istiyorum, birtanesi haric!!
Sayin yazar(lar), gormedim diyerek, husnuzan edip, bu yanlislarin ve yapanlarin uzerini mi kapatmak istiyor yoksa, gercekten mi gormedi? Dikkatli bakmasini tavsiye ederim. Hatta, sahit oldugum konularida rahatlikla paylasabilirim, ama daha zamani gelmedi:). Bunlari gorecek goz,karsisinda duracak yurek ister!var mi?
HE nin yaptiklari, yazdiklari, ve konustuklarinda senelerdir elbette bir celiski goremezsin, cunku, konustugunu yasayan, dimdik durusundan taviz vermeyen, hizmetin itibari icin kili kirk yarip yasayan, kendi ve akrabalari dahil, fedakarlikta numuneyi imtisal bir sahsiyet. Ben boyle gordum boyle sahitlik ederim.
Darisi diger idarecilerin ve herkesin basina…
Tebuk seferinde bahaneler sürerek geri kalan insanların sahabe efendilerimizin 1/3 ü olduğunu nasıl tespit edebildiniz? Geri kalanların kaçı münafık kaçı sahabe idi nereden biliyorsunuz? Kaş yapayım derken göz çıkarmamaya özen göstermek gerek diye düşünüyorum. Nasr suresi “tefsiri ! ” yapanın durumuna düşmeyiniz. Aman dikkat. Efendimiz (Sallahü aleyhi vesellem) ile ve ashabıyla ilgili bir cümle kurarken kılı kırk yararcasına dikkat etmek lazım diye düşünüyorum. Kurduğum soru cümlelerini hesap sorma küstahlığı olarak değerlendirmeyin lütfen, arkalarından giderek gölgelerine basmakla şeref kazanan insanları yad ederken farkına varmadan sahabe efendilerimizin önüne geçirip onları gölgelmiş olma durumuna düşmenizi istemediğim için tehalüküme verin.
İyi çalışmalar.
Berrin hanim yorumunuz çok güzel, ellerinize sağlık. Ben, özeleştiri ile ilgili okuduğum ilk yazıdan şunu anladım: bu tarz yazılarla alttan gelen seslerin gazı alınıyor. Bu süreç bittiğinde ”Aman be, bir bitmediniz, eleştiri de eleştiri, o zor zamanlarda nereden geldiği bilinmeyen ve aramıza fitne için sokuşturulan şeylerdi” filan denecek. Hiç bir gram bile şüphem yok.
Cemaatteki yoneticiler erdoğani taniyor mu?
Ne kadar taniyorlar?
Kurumlarda çalışanları, esnaflari neye gore, nasil yonlendiriyorlar?
Cemaatte kast sistemi neden var?
Gemiyi en son terk eden kaptan olmasi gerekirken, cemaatte ILK terkeden kaptan oldu.
Yurtdışında turkiyeden gelmis bir yonetici icin ozel avukat tutuluyor, ozel ev tutuluyor, kampa girmiyor,ozel dil kursu ayarlaniyor, bir dedigi iki edilmiyor.
Gariban biri gelince bunlarin hicbiri olmuyor.
Niye geldinki gibi davraniliyor.
Cok guzel bir yazi olmus. Elinize saglik