HABER-YORUM | SEMİH ARDIÇ
28 Şubat 1997 tarihli Millî Güvenlik Kurulu (MGK) muhtırası miladı kabul edilen post-modern darbenin mağdur ettiği kimselerin bugün mütekebbir bir edayla etrafa tehditler savurması insanlık adına elem verici bir iki yüzlülük.
Siyasî İslam taraftarlarının iktidarda ne kadar zalim ve gaddar hale gelebileceğini kimse tahmin edememişti. Edenler olduysa da onlar ya sesini duyuramadı ya da kaale alınmadı.
SEN KİMSİN YA!
İktidardaki tüzel kişilerden gerçek kişilere kadar hemen hepsinde menfaatperestlik had safhada. Nasırına basılmaya görsün!
Zerre kadar müsamaha yok. Haddini bildirmekte birbiri ile yarışıyorlar. 28 Şubat’ın mağdur ve mazlumu siyasetçiler, “Sen kimsin ya!” diyerek parmak sallarken aynı bağın gazetecisinin kaleminden haliyle şeker şerbet damlamıyor.
Bilakis hedef gösteren, itibar suikastçılığında eskileri aratmayan gayretkeşlikleri ile halkın haber alma hakkı akıllarının ucundan dahi geçmiyor.
Liderleri Recep Tayyip Erdoğan’ın ustalık döneminin zehirli mevyelerinden yeni gazetecilerin halini görüp de elem duymamak ne mümkün!
“Meslektaş” paydasında bile buluşulamayacak kadar Saray’ın gönüllü kapıkulu olmuş erba-ı kalemin kibirli ve sığ halleri günden güne daha fazla elem veriyor.
SAVRULMA VE YENİ ŞAFAK’IN SAHİPLERİ
Yeni Şafak gazetesi ve Tvnet’in sahibi Albayrak ailesi “belediye ve TOKİ müteahhiti” diye bilinir.
Mustafa Albayrak, 2001 senesinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde ağır işkencelere maruz kalmıştı. 28 Şubat’ın aktörlerinin ortalıkta cirit attığı o devirde Albayrak’ın feryadına Hizmet Hareketi’ne yakın mecralar ile kendi gazetesi haricinde kulak veren olmamıştı.
Albayrak’a işkence eden dönemin Emniyet amiri Adil Serdar Saçan’ın işlediği suçlar yanına kâr kaldı.
Hatta Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) tarafından 17 Aralık 2013 fırtınasında tutunacak dal olarak görüldü. Muteber bir polis amiri rolü biçildi.
İŞKENCE VE ADAM KAÇIRMA SUÇLARI ALENEN İŞLENİYOR
O işkence suçu ve adam kaçırma vakalarının bin beteri halihazırda Hizmet Hareketi mensuplarına reva görülürken Mustafa Bey’in gazetesinde tek satır haber çıkmadı.
800’e yakın bebek anneleri ile mahpus. 10 binden fazla kadın kermese içli köfte hazırladığı için en temel insan hakkı olan hürriyetlerinden mahrum.
13 Şubat’ta Ankara’da kendilerini “sivil polis” diye tanıtan 40’a yakın resmî görevli Özgür Kaya ve Yasin Ugan’ı başlarına siyah torba geçirerek kaçırdı.
Aileleri perişan. Ne vali ne emniyet müdürü ne de bir savcı iki ismin nerede olduğundan bahsediyor. Can ve mal emniyetinin kalmadığı bir memlekette iktidar ve taraftarları için muhaliflerin hakk-ı hayatı yok.
MERKEZ BANKASI’NA SÜRMANŞETTEN AYAR VERDİ
Patronları hükûmet destekli kredileri bile ödeyemediği için Yeni Şafak gazetesinin daha elzem işleri var. 18 Şubat’ta Sürmanşetten Merkez Bankası’na ayar verdiler. “Neyi bekliyorsun” başlığın altında krizden eser yok.
“İndir faizi, patron rahatlasın!” minvalinde şu ifadeler ibretlik: “Eylül 2018’de faizi bir kalemde 625 baz puan yükselterek yüzde 24’e çıkaran Merkez Bankası, iş dünyası ve tüketiciden gelen ‘faizi düşür’ talebine kulak tıkıyor. Geçen yıl inşaat sektörünü durma noktasına getiren yüksek faiz, sanayi üretimi ve istihdamı da vurmaya başladı.”
Sanki faiz durup dururken artırılmış. Sanki 2018 yılı ağustos ayında dolar, Türk Lirası’na mukabil yüzde 35 yükselmemiş.
DENEMESİ BEDAVA
Dövizi bir yerde tutabilmek için faiz artışından başka çare kalmadığını bile bile TCMB günah keçisi ilan ediliyor. Halbuki mevcut enflasyon ortamında faizin indirilmesi yeni kur şoku için kapıyı aralayacaktır.
Faiz bir an için tekrar yüzde 13-yüzde 15 aralığına çekilse bu defa dolar ve euronun freni tutmayacaktır.
Merkez Bankası’na yüklenmek kolay tabii. TCMB Başkanı Murat Çetinkaya, Saray gazetelerinden birine karşı iki kelam edecek kadar aklını peynir ekmekle yememiştir herhalde!
Kaç bürokrat o yolun yolcusu oldu. En son Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nda daire başkanlarından biri Sabah-ATV’ye Rekabet Kanunu’nu hatırlatmaya kalkmış ve anında kızağa çekilmişti.
BANK ASYA MÜŞTERİSİNE İFTİRA İLE SARAY’A SELAM
Ekonomiyi kırk katır mı, kırk satır mı noktasına getiren AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan’a söz edemeyince Merkez Bankası’nı hedef tahtasına koyan gazeteci müsveddeleri krizde bile grup menfaatini esas alıyor.
Yeni Şafak’ın aynı günkü nüshasında Bank Asya’ya para yatıran insanları suçlu imiş gibi gösterme telaşına ne denilebilir ki! Kiralık kalemlerin yazdıklarına hiç şaşırmıyoruz.
Güya 2014 senesinden itibaren Bank Asya’ya 2,3 milyar TL yatırılmış ve hesap sahiplerinin örgüt bağlantısı ortaya çıkmış. Dünyanın herhangi bir yerinde bankaya para yatıran terör örgütüne rastlanmış mı?
Ne yapmalıydı o insanlar? İhlas Finans’ta olduğu gibi bankayı batırıp garibanın parasını mı gaspetmeliydiler?
Ya da faizsiz bankacılığı topyekûn dinamitlemek isteyen Erdoğan’a “Evet efendim, sepet efendim!” diyerek Yeni Şafakçıların yaptığı gibi ceplerini mi doldurmalıydılar?
BANK ASYA MÜŞTERİSİ O ŞEREFLE HATIRLANACAK
Erdoğan’ın batırmak için elinden geleni ardına komadığı bir devirde on binlerce kişi alyansına, kumbarada biriktirdiğine ve okul harçlığına varıncaya kadar elinde avucunda olanı Bank Asya’ya yatırdı.
Onlar bu şerefle, sizlerse “faizsiz bankayı kurtaranları hapse atma ve onları terörist diye yaftalama” zilleti ile hatırlanacaksınız.
Devletin verdiği ruhsatla bankacılık faaliyeti yürüten Bank Asya’ya para yatırılmasından terör suçu icat etme telaşı bile Yeni Şafakçıları da patronlarını da kurtaramayacak.
Zira Erdoğan’a şeksiz-şüphesiz destek vererek hep beraber sebep oldukları siyasî ve iktisadî kriz Albayrakları da batıracak.