Avrupa’da siyasetin odağına yerleşen camilere neşter hazırlığı

ÖZEL HABER | HASAN CÜCÜK, KOPENHAG

Avrupa’nın yumuşak karnı; bu ülkelerde doğup, eğitimini alan ancak radikalleşen gençler oldu. Bugün Avrupa’dan gidip IŞİD saflarında savaşan gençlerin neredeyse tamamına yakını batıda doğmuş kişiler. Elbette içlerinden eğitim hayatında başarısız olan, uğradığı ayrımcılığın faturasını silahla ödetmek isteyen tipler yok değil. Geneli dikkate alındığında Avrupa’nın, ‘radikalleşme’ korkusu daha anlaşılır oluyor.

Radikalizmin önüne geçmek isteyen Avrupa ülkelerinin gündeminde camiler var. Bu ülkelerde, 25 milyonu bulan Avrupalı Müslümanın açtığı binlerce ibadethane bulunuyor. Bunların çoğunluğu ‘cemaatlerin’ kontrolünde, imamın ücretini caminin bağlı olduğu dernek üyelerinin ödediği yerler. Cami açmak kolay olunca, ağzı laf yapan, biraz dini bilgisi olan kişilerin etrafında özellikle gençlerden bir cemaat oluşturmak kolay oluyor. Nitekim, IŞİD saflarına katılan gençlerin çoğunluğu ya bu tür camilerden veya suç işleyip düştüğü hapiste tanıştığı kişilerden dini kimlik arayışına girenlerden oluşuyor.

Diyanet’in kasası camiler!

Türkiye gibi ülkeler ise anavatan dışında yaşayan vatandaşlarının dini ihtiyaçlarını karşılamak için merkezden imam gönderdi. Türkiye’nin bu davranışı hizmetten ziyade, 1980’li yıllarda gurbetçiler arasında giderek güçlenen Cemaatlerin önünü kesmekti. Avrupa’da camileşmede Milli Görüş ve Süleymancılar başı çekerken, bu gruplara sonradan milliyetçiler eklendi. Cemalettin Kaplan gibi sisteme baş kaldıran yapıların önüne geçmek için Ankara imam göndermeyi yaygınlaştırdı.

Ankara, gurbetçiyi ‘cemaatlere kaptırmamak’ için imam gönderirken, bunun bir bedeli oluyordu. Gutbetçiler, cami için bina alıp yüzbinlerce Euro (o yıllarda mark, frank, kron, gulden vs) öderken, devletten imam istediğinde Ankara’nın şartı oluyordu. Ancak alınan binanın tapusu, bulunduğu ülkede Diyanet tarafından kurulan vakfa verildiğinde imam gönderiliyordu. Devlet bir taraftan gurbetçileri cemaatlere kaptırmıyor, diğer taraftan milyonlarca Euroluk mülke sahip oluyordu. Camilerde toplanan yardımlar, hac, umre, kitap gelirleri doğal olarak Diyanet’in yani devletin kasasına akıyordu.

Fişleme, siyaset…

AKP dönemine kadar, Avrupa ülkeleri için Diyanet camileri sorun oluşturmadı. Özellikle 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonu sonrası Hizmet Hareketi’ne karşı AKP’nin takındığı düşmanca tavır ve cadı avı, 15 Temmuz sonrası yerini soykırıma varan zulümlere bırakınca, bunun Avrupa’ya yansıması gecikmedi. Camiler AKP’nin kışlasına, imamlar emir erine, dernek başkanları kurşun askerlere dönüştü. Camiler artık toplanma değil, ayrıştırma yeri oldu. Tatsız olayların önüne geçmek için Hizmet Hareketi gönüllüleri yıllarca müdavimi oldukları camilerden ayaklarını kesti. Gidenler ise olumsuz olaylarla karşılaştı.

Türkiye’ye bakıp pozisyon alan imamlar, fişleme dahil bir din adamına yakışmayacak tavır ve davranışlar sergiledi, sergiliyor. Yurt dışında yaşayan Türklere seçme hakkının verilmesinden dolayı, seçimler öncesi siyasetin odağında cami dernekleri yer almaya başladı. Oy kullanmak için otobüslerle gidilen yerlerde toplanma mekanı cami önleri oldu. Hutbelerdeki ayrımcı dil Türkiye’yi aratmıyor artık. Lokallerde sadece havuz kanalları açık tutuluyor. Avrupa’da 60 yılı geride bırakan Türk toplumu için yapılan ‘en iyi uyum sağlayan grup’ yorumu yerini bir merkezden düğmeye basınca tepki veren gruba dönüştü. Uzun yıllar sonra Avrupa ülkeleri, Diyanet camilerini mercek altına alıp çözüm yollarına bakıyor. Varılan nokta, imamların bir yerin uzantısı olmasının önüne geçmek.

İlk işaret fişeğini Avusturya yaktı

Avusturya 7 camiyi kapatma kararı alırken, aralarında Türklere ait bir cami de var. DİTİB’e bağlı Avusturya Türk İslam Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Birliği’nin (ATİB) 11 imamı hakkında da sınırdışı işlemi başlatıldı. Kapatma gerekçesi, ülkedeki mevcut İslam Yasası’na ters düşme olarak gösterildi. İlerleyen günlerde camilerin radikalleşmenin merkezi olmasından dolayı kapatıldığı kamuoyu ile paylaşıldı. Türklere ait cami ve imamlara yönelik tavrın odağı ise, Ankara’nın kontrolünde daha doğru ifadeyle siyasetin emrinde olmalarıydı. İmamların birer propaganda makinesine dönüşmesi doğal olarak tepki çekti.

Avrupa’nın tavrı giderek netleşmeye başlıyor. Çabuk tepki vermeyen Avrupa, ağırdan ama sağlam ilerliyor. Avusturya, imamları vize sopası ve sınır dışı ile yola getirirken, Almanya yurt dışından gelen imamlar için dil şartına, Danimarka camilere yurt dışından para girişine yasağa hazırlanıyor. Almanya İçişleri Bakanlığı’nın vize kurallarının imamların dil bilme şartı yönünde değiştirilmesi için çalışmalara başladığı basına yansıdı. Bakanlık sözcüsü ne derecede Almanca bilme şartının aranacağının henüz belirlenmediğini söyledi. Şimdiye kadar Almanya’da çalışma kuralları arasında din görevlileri için Almanca bilme şartı bulunmuyordu. Almanya, dil bilen imamların; ülkenin kültür ve değerlerini daha iyi anlatacağını düşünüyor. Dil şartı bir anlamda belirli süre ülkeye yurt dışından imamın gelmesine sekte vurmak olacak.

Benzer bir hamle Danimarka’dan geldi. Danimarka dil yönünden değil, maddi kaynak üzerinden harekete geçti. Kopenhag’da bulunan İranlılara ait İmam Ali Camii’nin Molla rejimiyle irtibatının ortaya çıkması aylarca gizli kapılar ardından yürütülen bir çalışmanında kamuoyuna yansımasına yol açtı. Sağ koalisyon hükümeti ile hükümeti dışarıdan destekleyen aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi, Danimarka’da yapılacak veya satın alınacak camilerin dışardan yardım almasının önünü kesmeye hazırlanıyor. Özellikle demokrasinin olmadığı ülkelerin, Danimarka’da bulunan camilere yardımda bulunmasına yasak getiriyor. Bu ülkeler sıralanırken Katar, Suudi Arabistan, İran ve Türkiye’nin adı geçiyor. Sadece ülkelerden değil, problemli şahış ve vakıflarında yardım yapmasına kanunen engel getirilecek. Bir anlamda camiler artık sadece bulunduğu ülkenin cemaatinin yardımıyla yapılacak. Yoldaki yasada sadece yardıma engel olmak bulunmuyor. Cami lokallerinin problemli kişi ve kurumlarca kullanılması da yasaklanacak.

Danimarka’da bir konuda kapsamlı bir yasa hazırlığı var. Ortaya çıkacak yasanın sadece maddi destekle ilgili olması beklenmiyor. Bu konuda hükümet kanadı sessizliğini koruyor. Tr724’ün ulaştığı vekiller, yasanın şuan teknik düzey çalışmasını bürokratların yaptığını söylüyor. Bunun anlamı kapsamının geniş olacağını gösteriyor. Yasanın çıkmasıyla başta Türkiye olmak üzere bazı ülkelerle diplomatik sıkıntılar yaşanacağı konusunda herkes hemfikir.

Güney Danimarka Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nden Prof. Dietrich Jung ise, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ülkelerin ‘vatandaşlarımın camiye ihtiyacı var’ düşüncesi taşımadıklarını belirtiyor. ‘Bu ülkelerin amacı kendi politik gündemlerini camiler aracılığıyla yansıtmaktır. Danimarka’nın buna dur demesi doğaldır’ diyor.

AKP ve Erdoğan sayesinde Avrupa ülkelerinin artık ‘Türkler sorunu’ var. Yıllarca en iyi uyum gösteren topluluk, yerini 3 bin km uzaktan kontrol edilen kitleye bıraktı. Hoş Avrupalı Türkler bu duruma gülerek ve koşarak razı oldular. Bunun bedelini ödeme vakti sırayla geliyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin