HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ
Almanya’da seçmenler 24 Eylül 2017 (Pazar) tarihinde Federal Meclis’in yeni vekillerini seçecek. Dört senede bir yapılan seçimlerde 19’uncusunda hem siyasî partilerin listelerinde yer verdiği adaylar hem de bağımsız isimler yarışacak. Seçime 42 parti katılıyor. 2013 seçiminde 34 parti mücadele etmişti.
Hal-i hazırda koalisyonun büyük ortağı Hristiyan Birlik partileri (CDU ve CSU) mecliste 310 vekille temsil ediliyor. Meclisteki ikinci büyük grubu 193 milletvekili ile Sosyal Demokrat Parti (SPD) oluşturuyor. SPD’yi 64 vekille Sol Parti (Die Linke) ve 63 vekille Yeşiller Birlik/90 partisi takip ediyor.
Son anketler sıralamanın Pazar günü yapılacak seçimde değişmeyeceğini teyit ederken,
Hür Demokrat Parti (FDP) ile sağ popülist Almanya İçin Alternatif’in (Afd) de Federal Meclis’e girmesi bekleniyor. Stern dergisi ve RTL televizyonunun Forsa’ya yaptırdığı seçim anketine göre Başbakan Angela Merkel’in CDU/CSU blokuna destek 1 puan düşerek yüzde 36’ya geriledi. Martin Schulz’un liderliğindeki sosyal demokrat SPD’ye destek ise yüzde 23.
GÖÇMENLERE KARŞI OLAN AfD, MECLİS’E GİREBİLİR
Aynı ankette Sol parti (Die Linke) yüzde 10 ile üçüncü sırada yer alırken liberal FDP’ye destek 1 puan arttı ve yüzde 9’a çıktı. Göçmenlere matuf sert tavrı ile radikal seçmenlerin desteğine talip olan AfD yüzde 10’un eşiğine geldi. Bu oran sandığa aksederse AfD meclise temsilci göndermeyi başaracak.
Bu veri Almanya siyaseti adına altı çizilmesi lazım gelen bir içtimaî değişimin ipucu olsa da merkez siyaseti şekillendirecek kadar yaygın bir temayüle dönüşme ihtimali yok. Almanya için Alternatif (AfD) partisinin ilk kez katılacağı genel seçimlerde üçüncü parti olup ana muhalefeti temsil etme ihtimali hayli fazla. AfD iktidar ortakları CDU/CSU-SPD’yi destekleyen seçmenlerden ziyade diğer küçük partilerin seçmenlerini kendi saflarına çekme gayretinde. Son anketten çıkan netice propaganda devrinde AfD’nin bunu ekseriyet itibarıyla başardığını gösteriyor.
CEM ÖZDEMİR’İN PARTİSİ ÜÇÜNCÜLÜK İÇİN ATAKTA
Cem Özdemir’in eş başkanlığını yaptığı Yeşiller’in oyu ise yüzde 8 civarında. Yeşiller, çevre odaklı bir kampanya yürüttü ve medyada bu kampanya geniş yer buldu. Mamafih Yeşiller’in seçim yarışını kaçıncı sırada bitireceğini biraz da AfD’nin performansı tayin edecek. Dolayısıyla sayılı günler kala üçüncü olma mücadelesi en üst seviyeye çıktı.
Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) geçen hafta sonu olağanüstü seçim kongrelerinde bu hedefe ulaşabilmek için üyelerinden daha fazla gayret ve destek istedi.
ERDOĞAN POSTERİ VE DOMBRA İLE OY İSTEYEN ADD
AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan fotoğrafları ile süsledikleri arabayı Dombra şarkısı eşliğinde seçim çalışmalarında kullanan Alman Demokratlar Birliği’ne (ADD) gelince… Seçimlere sadece Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde giren ADD, Erdoğan’ın, “Türkiye dostu olanlarla beraber olun, onlara oyunuzu verin, onları büyütelim.” sözlerini otomobilden anons ederek oy istedi. Almanya seçimlerinde 700 bin civarında gurbetçi oy kullanma hakkına sahip. Bu seçmenlerin profili Alman seçmenin tercihlerine yakın bir profil var. 700 bin seçmen, 50 milyona yakın seçmenin oy kullanacağı bir seçimde neticeye tesir edecek bir ağırlığa sahip olmadığını söylemem lüzum var mı?
GURBETÇİ ERDOĞAN’I NİYE DİNLESİN?
Erdoğan’ın Türkiye düşmanı ilan ettiği CDU/CSU, SPD ve Yeşiller haricinde en parlak parti AfD gibi görünüyor. Türkiye seçimlerinde yüzde 60’a yakın Erdoğan’a destek veren gurbetçiler herhalde kendilerini Almanya’da istemeyen AfD’ye rey vermez. ‘Erdoğan istedi’ diye hükûmeti kurması muhtemel partilere sırt çevirmek gurbetçilerin menfaatine olamaz.
Erdoğan’ın bu tavrını kabul edilemez bulan partiler, Türkiye siyasetine dair vaatlerini son dakikada değiştirdi. Hemen her parti Türkiye’ye karşı daha sert bir siyaset takip edilmesinde hem fikir. Seçimleri müteakip Ankara-Berlin hattında bir yumuşama ihtimali bir yana bugünleri mumla aratacak krizler sürpriz olmaz.
YENİ VAAT: TÜRKİYE’YE KİM DAHA FAZLA YÜKLENECEK?
Erdoğan’ın çıkışlarına tepki olarak partiler seçim vaaatlerinde değişikliğe gitti. Türkiye ile ilişkiler, AB üyelik sürecinin geleceği, Gümrük Birliği, AB-Türkiye mülteci mutabakatı gibi konulardaki temel vaatleri halkın tercihlerinde de belirleyici olacak. Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) Türkiye’nin AB müzakerelerinin ucu açık bir şekilde sürdürülmesinden yanaydı. Amma velakin güçlü rakibi Martin Schulz ile 3 Eylül’de çıktığı televizyon düellosunda tutumunu daha da sertleştirdi.
Schulz’un ‘Başbakan olursam Türkiye ile AB üyelik müzakerelerini sonlandıracağım’ sözlerinin halktan destek görmesi üzerine tavrını daha da netleştiren Merkel, Türkiye ile AB üyelik müzakerelerin durdurulması şıkkını Ekim ayındaki AB liderler zirvesine taşıyacağını açıkladı. İlaveten Merkel, Gümrük Birliği anlaşmasının Türkiye ile müzakere edilmesine müsaade etmeyeceğini, AB malî yardımlarında da kesintiye gidilmesini istediklerini açıkladı.
SCHULZ: AB DEĞERLERİNİ HER GÜN ÇİĞNEYEN ERDOĞAN İLE MÜZAKERE ANLAMSIZ
SPD’nin Başbakan adayı Schulz, 3 Eylül’de Merkel ile katıldığı düelloda beklenmedik bir çıkış yapıp, parti programının da ötesine geçerek, ilişkilerde yaşanan son gelişmeler sebebiyle Başbakan seçilmesi halinde Türkiye ile AB üyelik müzakerelerine son vereceğini taahhüt etti.
SPD gibi Ankara’nı AB üyeliğini destekleyen bir hareketin bu noktaya gelmesi Almanya-Türkiye arasındaki münasebetlerde büyük bir kırılmaya işaret ediyor. Schulz, DW’ye verdiği mülakatta da Erdoğan’ı kastederek AB’nin temel değerlerini her gün çiğneyen
biriyle müzakereleri sürdürmenin bir anlamı olmadığını belirtmişti.
SOL PARTİ, MÜLTECİ MUTABAKATINA KARŞI
Sol Parti, Haziran ayında kabul ettiği seçim bildirgesinde, “Biz Almanya ve Avrupa’nın, Türkiye politikasında radikal bir değişimden yanayız.” değerlendirmesinde bulunmuştu.
Türkiye’nin giderek otoriterleştiğini vurgulayarak AB üyelik müzakerelerine karşı çıkan Sol Parti, Türkiye-AB Mülteci Mutabakatı’na da son verilmesi gerektiğini saklamıyor.
Partinin liste başı adayı Sahra Wagenknecht, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ni (DİTİB) eleştirmişti. DİTİB’in AKP iktidarının inhisarı altında olduğunu kaydeden Sol Partili politikacı, “Camilerde nefret vaazı veren, entegrasyon karşıtı bazı örgütleri özellikle de devletin parasıyla desteklerken dikkatli olmak gerekiyor. Örneğin DİTİB, Türk hükümeti ve Erdoğan tarafından doğrudan kontrol edilen kurumlardan biri.” ifadelerini kullanmıştı.
YEŞİLLER: GAZETECİLER SERBEST BIRAKILINCAYA KADAR MALİ MÜEYYİDE UYGULANSIN
Yeşiller Partisi’nin liste başı adayı Cem Özdemir, mülteci mutabakatının sadece Avrupa’yı mesuliyet almaktan kurtarmakla kalmadığı aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da eleştirilerden koruduğu, AB’nin bu mutabakat ile “Türkiye’nin şantajına kapıları araladığını.” belirtiyor.
Özdemir seçim kampanyasında, Türkiye’de tutuklu bulunan, aralarında gazeteci ve insan hakları müdafilerinin de bulunduğu Alman vatandaşlarının serbest bırakılması için Ankara üzerinde siyasî ve iktisadî baskının artırılması gerektiğini ifade etti. Özdemir, özellikle Erdoğan’a yönelik ekonomik önlemlerin sonuç vereceğini vurguladı. Yeşiller, iktidara gelmeleri halinde resmî seyahat uyarısı yapacak.
FDP’YE GÖRE ERDOĞAN O KOLKTUKTA İKEN AB ÜYELİĞİ ZOR
Merkel’in muhtemel koalisyon ortaklarından biri olabilecek liberaller (FDP), seçim bildirgesinde mevcut şartlarda Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkıyor. AB’ye tam üyeliğin Kopenhag kriterlerinin karşılanmasına bağlı olduğunu vurgulayan FDP, seçim bildirgesinde, “Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından artan bir şekilde otoriter bir şekilde yönetilen bir Türkiye, biz Hür Demokratlar için AB’ye tam üyelik için aday niteliği taşıyamaz.” ifadelerine yer verdi.
Yüzde 5 barajını geçerek Federal Meclis’e girmesine kesin gözüyle bakılan AfD ise Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerine son vermeyi vaat ediyor, ayrıca Türk vatandaşlarına vize kolaylığına şiddetle karşı çıkıyor.
TÜRKİYE’YE KARŞI DAHA DA SERTLEŞECEKLER
Bütün bunlar da gösteriyor ki 25 Eylül’den itibaren Türkiye’yi demokrasi ve hukuk zeminine çekmek için daha kararlı bir Almanya olacak. İktidar koltuklarında fazla değişiklik olmayacak gibi.
Merkel ve ortakları, Erdoğan’ın anladığı lisandan, malî müeyyideleri daha etkin kullanmaya devam edecek. Berlin, Ekim ayında AB Liderler Zirvesi’nde fiilen durmuş üyelik müzakerelerinin askıya alınması için Türkiye aleyhine lobi faaliyeti yürütecek.
ALMANYA’DA KARMAŞIK BİR SEÇİM SİSTEMİ VAR
Seçimlerde her seçmenin 2 oy kullanma hakkı var. Birinci oy seçim bölgesindeki milletvekilini (Direktmandat) seçmek için. Bu yolla Federal Parlamento’ya (Bundestag) seçilecek milletvekili sayısı azami 299. Daha önce 328 olan seçim bölgesi 2002’den beri 299 olarak belirlendi. İkincisi ise siyasî partilerin eyalet listelerine verilen oy.
Partilerin barajı aşmaları (Almanya’da seçim barajı yüzde 5) ve Meclis’teki sandalye sayıları bu ikinci oy oranına bağlıdır. Bundestag‘daki toplam sandalye sayısı 598.
Barajı aşan her aday Meclis’e girer. Ancak barajın bir istisnası da var: Diyelim ki bir partiden 3 milletvekili adayı doğrudan oyla seçilirse (yani seçmenin birinci oyuyla) söz konusu parti Meclis’e girme hakkına sahip olur.
TEK PARTİ İKTİDARI ZOR
Bunların sonucunda belirlenen milletvekilleriyle hükümet kurma çalışmaları başlar. Süreç aslında en yavaş da bu noktada işler. Zira Almanya’da tek başına iktidar olabilmek için tüm partilerin tamamının oylarından fazlasını almak gerekiyor. Nitekim son 56 yıl içinde sadece tek bir defa tek parti iktidarı yaşandı. Dolayısıyla çoğunlukla iki ya da daha fazla parti bir araya gelerek koalisyon kurar.
Hatta çoğunlukla partiler seçim ittifakına gidiyor ve hangi partiyle koalisyon yapmayı planladıklarını da önceden seçmene haber veriyor. Seçmen oy verirken bu ihtimali de dikkate alıyor. Koalisyon anlaşması imzalandıktan sonra Meclis’te gizli bir seçim yapılarak milletvekillerinin arasından Başbakan seçilecek.
KUTU…
MERKEL’İN PARTİSİ BİRİNCİLİĞİ GARANTİLEDİ*
Hristiyan Birlik partileri (CDU/CSU): Yüzde 36
Sosyal Demokrat Parti (SPD): Yüzde 23
Sol parti (Die Linke): Yüzde 10
Hür Demokrat Parti (FDP): Yüzde 9
Almanya için Alternatif (AfD): Yüzde 9
Yeşiller (Die Grünen): Yüzde 8
(*) Stern dergisi ve RTL televizyonunun Forsa’ya yaptırdığı seçim anketi verileridir. Anket 11-15 Eylül’de 2 bin 501 kişiyle gerçekleştirildi.