HABER YORUM | ERMAN YALAZ
Ankara gazetecileri arasında başkentin siyasi oyunlarına atıfla ‘İstanbul Bizans ise Ankara Kahpe Bizans’tır’ sözü pek meşhurdur. Türkiye, 24 Haziran’da milletvekili genel seçimleri ve başkanlık seçimine gidiyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 3 Kasım 2016’dan beri ‘sadık bendesi’ haline gelen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli eliyle başlattığı oyun bir anda ‘baskın seçime’ döndü. Avrupa Parlamentosu, OHAL şartlarında seçimin güvenli olmayacağını, bu sebeple de tehirini istedi.
Daha ilk günden İYİ Parti’nin seçime katılamayacağı, YSK eliyle yapılacak engelleme planları konuşuldu. Parti kurmaylarının seçime katılma hakkı kazanacakları tarihi kamuoyuna 28 Haziran olarak deşifre etme taktikleri yaşandı. Son dakikada, İYİ Parti grup kursun diye 15 CHP milletvekilinin İYİ Parti’ye geçmesiyle Erdoğan ve ekibi ilk kez telaşlandı. Meral Akşener’in adaylıkta ısrarı, Abdullah Gül’ün adaylığı gibi gelişmeler CHP, Saadet, HDP cephelerindeki ‘Hayır Blokunu’ devam ettirme kararlılığını bozmuş değil şimdilik. Bir hafta on gündür partiler arasında inanılmaz bir ittifak turu yaşanıyor başkentte. Abdullah Gül’ün adaylığı ile ilgili gelişmeler de çok geçmeden neticelenir ve her şey seçim sathi mahalline doğru yol almaya başlar. Buraya kadar yazdıklarımız rutin siyasi süreç ve işleyiş…
‘POLITICAL ANIMAL’ NELER YAPABİLİR?
Ancak muhalefetin ve Türkiye demokratlarının, İngiliz Times Dergisi’nin tırnak içi ifadesiyle ‘political animal’ (siyaset hayvanı), siyaseten kazanmak için her şeyi yapabilecek kişi olarak tanımladığı Tayyip Erdoğan ve ekibinden gözlerini bir dakika olsun ayırmaması gerekiyor. Bu noktadan sonra yazacaklarım yazının girişinde bahsettiğimiz Ankara’daki Bizans oyunları ile, daha doğrusu AKP ve Erdoğan’ın sandık planlarıyla ilgili. Uzun yıllar Meclis koridorlarında haber kovalamış bir gazeteci olarak kulis konuşmalarına hep bir adım mesafeli oldum. Ancak hafta içinde başkentte ve AKP’deki olup bitenleri yakından bilen isimlerle konuşmalarımdan sonra tek kelimeyle ‘ağzım açık kaldı’ desem yeridir. Sırayla aktarayım.
ERDOĞAN’IN UYKULARINI KAÇIRAN NE?
İlk kulis şu: Erdoğan seçim kararından beri rahat bir gece uykusu çekemiyor. İyi Parti’nin 15 milletvekili transferi hadisesinden sonra ‘afyonu tamamen patlamış’. Bu çok normal. Çünkü Türkiye’yi 2002’de devralan AK Parti iktidarını, AKP’lileştiren; 17-25 Aralık sürecinden sonra 4 yılda, ülkeyi Kerbela’ya çeviren; demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri askıya alan, ekonomiyi çökerten; hukuk devletini gasp edip devletin bütün kurumlarının içini boşaltan ve zulmü, yandaşlığı, kendine itaati, çetelerin icraat ve iktidarını tek geçer akçe haline getiren bütün tek adam ve diktatörlerin yaşadığı sonda; uykusuzluk mukadder.
Kaybetme korkusu; bütün başka ihtiyaçları yenecek bir dürtüye döndüğünde sonuç hep böyle oluyor. Yastığa kafanızı koyup uyuyamıyorsunuz. Madalyonun diğer yanı ise Erdoğan’ın her detayla en ince ayrıntısıyla ilgilenmesi, işi şansa bırakmamak için çabalaması; A’dan Z’ye her türlü plan, taktik ve politik tuzak üzerinde çalışması. Bakmayın siz o ‘millet iradesi isterse çekiliriz’, ‘koltuk hırsımız olsa 17 ay daha kalırdık’ laflarına…
40 BİN SANDIĞA VE MÜŞAHİTLERE DİKKAT
İkinci kulis sandık hırsızlığıyla ve yöntemleriyle ilgili. Ankara’dan çok güvenli kaynaklara göre, Erdoğan ve AKP kazansın diye kurduğu oyun planı; Güneydoğu ve AKP’nin güçlü olduğu illerdeki taşra teşkilatları başta olmak üzere Anadolu’nun taşrasıyla, oranın seçmeni ve sandıklarıyla ilgili. Plana göre Erdoğan ve ekibi, partilerin bir ya da en fazla iki sandık müşahit ve gözetmeninin bulunduğu taşradaki köy ve beldelerdeki mahallelerin sandıklarını tek tek tespit etmiş ve dahi buralara göz dikmiş durumda. Tam 40 bin sandıktan bahsediliyor.
‘SANDIK GÖZETMENLERİ VE GÜVENLİKÇİLERDEN ÖZEL TİM HAZIRLANDI’
24 Haziran seçimlerinde bütün partilerin en büyük önceliği sandık güvenliği kuşkusuz. Kulisi benimle paylaşan kişi partiyi avucunun içi gibi bilen bir isim. Net cümlelerle şunu söylüyor:
“40 bin köy ve beldede seçim sandıklarında partilerin gözetmenleri ya hiç yok ya da sandıklarda AKP ile birlikte 1 partinin (çoğunlukla Güneydoğu) ya da en fazla 2 partinin gözetmen ve temsilcileri var. Plana göre 24 Haziran’da seçim sandığı kedilere emanet. Oyları mühürlenmiş sandıklar hazır bekletilecek. Mühürlü oy pusulaları hazır edilecek. Köylerden ya da belde ve mahallelerinden ilçe ya da il merkezlerine taşınırken, sandıklar değişecek.
AKP bunun için özel bir sandık görevlisi ekibi, Jandarma ve polislerden ise güvenilir güvenlik görevlileri timi oluşturdu. Köy ya da beldelerde güvenilir sandık görevlisi ve güvenlik görevlisi varsa, sandıklar yer değişecek. Taşradan yüzde 90 tulum çıkarılacak. Sayım sonrası seçmen listelerine imza atılmayacak, o iş ilçe ve il seçim kurullarında yapılacak. Oylar tekrar sayılsa da, hazır oy ve hazır sandıklardaki sonuçlar geçerli sayılacak. Sandıklar AKP ve Erdoğan’ın ekibinin hazırladıklarıyla mutlaka ama mutlaka yer değişecek. OHAL’de sandık güvenliği olmaz, olmayacak!”
Olmaz böyle şey diyebilirsiniz. Belki de hırsızlık yapılamayacak tek seçim bu diye düşünebilir, İYİ Parti’den CHP’ye Saadet’ten sivil topluma herkesin bu kez ‘sandık hırsızlığına’ müsaade etmeyeceği sözleriyle işlerin yolunda gideceğini hayal edebilirsiniz. Ancak kanaatim ve duyduklarım yeterince ürkütücü ve Erdoğan’ın Ankara’sının Kahpe Bizans oyunlarının kapsamına girecek kadar gerçekçi.
2 MİLYON OY ÇALINMIŞTI, BU KEZ EN AZ 5 MİLYON ÇALINACAK
16 Nisan referandumunda 55.3 milyon seçmen oy kullandı. YSK, seçim günü Güneydoğu ve Doğu’daki sandıklar kapanmış olmasına rağmen, AKP’li bir üyenin mühürsüz oyların geçerli olması gerektiği itirazıyla, milyonlarca mühürsüz oyun geçerli olduğu kararını aldı. İtirazlar, kavga gürültü, 5 gün sonra gerekçe yazmalar, hiçbir şey geri getirmedi yaşananları. ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’ dedi kazanan. 2 milyondan fazla mühürsüz oy geçerli sayıldı. Ankara ve İstanbul dahil bu hilenin işletilmediği yer kalmadı. Muhalefet ‘hayır’ çıktı dese de YSK ‘evet’in kazandığını ilan etti. İtiraz edenler vatan haini ilan edildi.
Şimdi yukarıdaki senaryoyu bana anlatanlar bu çalma çırpma işinin tarihte eşi benzeri olmayacak kadar büyüyeceğini düşünüyor. En az 5 milyon oyun çalınacağını, bunun da taşradaki 40 bin sandık ile AKP’nin zaten güçlü olduğu il ve bölgelerde rekor katılım safsatasıyla bütün oyların mühürlenmesiyle yapılacağını ileri sürüyor.
‘Niye 5 milyon?’ diye soruyorum. ‘Anketlerde gözükmeyen bir boşluk var, Erdoğan ile rakiplerinin arasını kapatmanın başka yolu yok’ cevabını alıyorum. Saray’da ağırlanan muhtarlar bu senaryonun içinde çok önemli bir görev ifa edecek. AKP’nin alt katında ‘yüksek güvenlikli dar çerçeveli’ toplantılar olanca hızıyla devam ediyor. Muhalefet blokunun yerine olsam, ittifak görüşmeleri kadar, her sandıkta bir güvenlik halkası oluşturana kadar bu konuyla ilgilenirdim. AKP toplantılarını da yakından izlerdim.
İÇ SAVAŞ PROVALARI…
Üçüncü kulis, Erdoğan’ın 24 Haziran’da yüzde 51’in altında kalmasıyla yaşanacaklara dair. Bu noktadan sonra akl-ı selimin kalmayacağını; sandık güvenliğinin de ülke barışı ve iç güvenliğinin de tamamen ortadan kalkacağı konuşuluyor. Osmanlı Ocakları ve Bahçeli’nin kontrolündeki yapılarla, AKP’nin SADAT ve Sedat Peker gibi isimler eliyle organize ettiği yapılarda çok ciddi bir silah ve mermi stoku yapıldı. 15 Temmuz kontrollü darbesinde görev alan çetelere ilaveten, kefeniyle Afrin’e Saray’ın savunmasına gidecek, on binlerce eli silahlı ‘dişi deveyi erkek deveden ayıramayan’ bir güruh var.
TUTUKLU ASKER VE EMNİYETÇİLERİN SİLAHLARI NEREDE?
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, ilk röportajlarından birinde Osmanlı Ocakları için ‘Tokat ve Konya’da silahlı eğitim kampları kurduklarına dair güçlü duyumumuz var’ demişti. KHK ile ‘darbe girişimi sonrasında olaylara müdahale edenlere yargı dokunulmazlığı’ verildi. 15 Temmuz’un cinayetleri bu yolla yargıdan kaçırılmış, silahlı çetelere ‘yolunuza devam edin’ sinyali verilmişti.
Şimdi durum daha vahim. Konuşulanlar Akşener’in dediği gibi, ‘Sandığı SADAT’çılar tutuyor, diye korku salıyorlar’ söyleminin ötesinde. Yani cesaret şovuyla geçiştirilemez. Örneğin kimse emniyet ve askerden gözaltına alınan, tutuklanan ya da KHK ile ihraç edildikten sonra beylik silahlarına el konulan güvenlik görevlilerinin beylik silahlarının nerede olduğunu sorgulamıyor. Bu silahların kayıt dışı tutularak Osmanlı Ocakları vb. yapılara dağıtıldığı, ruhsatsız silahların yüz binlerle ifade edildiği bir ortamdayız. Dahası var, herhangi bir denetimde ‘cumhurbaşkanı mektubu ile yırtmak için elinde Erdoğan mektupları tutan on binlerden’ bahsediliyor.
106 BİN SİLAH NEREDE? HALA CEVAP YOK…
Yol verme tartışmasında aracının arka koltuğundaki MP-5 silahı ile adam öldüren Murat Maraş tabancaların 15 Temmuz’da Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün önünde dağıtıldığını söylemişti. CHP Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün İçişleri Bakanlığı’nın 106 bin silahın kayıp olduğu raporuna ilişkin Meclis Araştırma Önergesi tek kalemde reddedilip, tartışmalar, iddialar araştırılmadan bitirildi. Üstü kapatıldı.
Bu kadar kontrolsüz bir Türkiye manzarası… 24 Haziran ve 8 Temmuz tarihleri bu manada kritik önemde. İkinci tur seçimler 8 Temmuz’da yapılacak. CHP ya da İYİ Parti’nin sandık hileleriyle ilgili sokakta yapacağı her gösterinin ardından ‘hükümete darbe yapıyorlar bahanesiyle silah sık emri gelecek’ diyor iç savaş senaryolarından tedirgin olanlar. Haksızlar mı? Önceki seçimlerde yaşananlar, 15 Temmuz ile birlikte işlenen cinayetler, dünden ders almamızı gerektirmiyor mu?
Seçmen pragmatistir. Önce kendi geleceğini düşünür. İlk kez bu sefer sarayın makyajı bu kadar çok döküldü ve ekonomiyi yöneteyemeyeceği inancı yerleşti. Hamasetin ve yakında uçuyoruz şeklindeki vaadlerin fonksiyonu iyice azaldı.
Herkes ülkenin geleceğinden korkuyor. Bu da herkesi olmasa da içlerindeki bilinçli insanları harekete geçirip sandık başında veya sandık süreceinde teyakkuz haline getirecek.
Müflis tüccar gibi herşeyi satıp ayakta kalmaya çalışan ve kutuplaştırıp çatıştırarak kendine alan açan bozguncular artık kirli planları için gönüllü bulmakta zorlanacak. Çünkü ibre diğer tarafı gösteriyor. Alınan riskin bedeli ağır olabilir.