Ahmet Davutoğlu: Brunson davası Türkiye’ye itibar kaybettirdi; korkmadan konuşmak lazım

Yeni parti çalışmalarına devam eden Ahmet Davutoğlu, Ankara iftarında AKP’li eski bakan, milletvekillerinden oluşan 300 kişiyle bir araya geldi. Türkiye’nin içinde bulunduğu sorunları 7 başlıkta özetleyen Davutoğlu, “Mahallerinizden çıkın. Korkmadan konuşmak lazım” dedi.

Türkiye’de adaletin yeniden tesis edilmesi gerektiğini söyleyen Davutoğlu, ABD’li rahip Brunson üzerinden eleştiri getirdi: “Brunson davası dolayısıyla uluslararası alanda yaşadığımız itibar kaybı beni görevde olmamama rağmen o kadar üzdü ki. Niye üzdü? Eğer ortada zikredildiği gibi büyük bir suç varsa, ne olursa olsun bırakılmamalıydı. Yok öyle bir suç yok idiyse, kim olursa olsun tutuklanmamalıydı.”

Davutoğlu, Ankara Dostlar Platformu’nun organize ettiği iftar yemeğine katıldı. Yemeğe Ulaştırma eski Bakanı Feridun Bilgin, Enerji eski Bakan Yardımcısı Ali Rıza Alabayon, AKP’li eski yöneticiler Ayhan Sefer Üstün, Selçuk Özdağ, AKP eski Grup Başkanvekili Coşkun Çakır, eski milletvekilleri Feramüz Üstün, Abdullah Başçı, Ali Sarıkaya, Kerim Özkul, Mehmet Ali Pulcu, İdris Şahin başta olmak üzere bazı eski bürokratların da aralarında bulunduğu 300’e yakın isim katıldı. AKP’de İstanbul il başkanlığı yapan Selim Temurci ve Ankara eski il başkanı Nedim Yamalı da iftarda yer aldı. Davutoğlu, konuşmasını 7 başlıkta sıraladı ve önemli uyarılar yaptı:

OTORİTER EĞİLİMLER KALICI OLMAZ:

“Birincisi; insan odaklı siyaset. Bu çok rahat dile kolay geliyor. Onun için hemen hemen bütün siyasilerin, hepimizin en sık söylediği sözlerden birisi; Şeyh Edebali’nin ‘İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın’. Bunu söyleyen ve Şeyh Edebali’den ilham alan bir devlet adamı o sözü sarf ettikten sonra sokağa indiğinde vatandaşını şu veya bu etnik kimlikle, şu veya bu mezhebi kimlikle ayırt etmeye başladığında aslında siyasetin öznesi insan olmaktan çıkar. Bizim savunduğumuz şudur; özgürlük ve güvenlik. Otoriter eğilimlerin kalıcı olacağını düşünmek büyük hatadır. En önemli husus özgürlüklerimizin tahkim edilmesidir.

İkincisi; ortak aidiyet bilinci. Devletlerin bekası, milletlerin devamı ve daimiyeti askeri güç ile sağlanamaz sadece. Devletlerin bekasını sağlayan temel şey, o toplumu bir araya getiren bireylerin ortak aidiyet bilinci. Mahallelerimizden çıkalım ve bu toplumda kimsenin öteki olmadığını gösterelim.

KİBİR-LÜKS-ŞATAFAT-KAYIRMACILIK:

Üçüncüsü; toplumsal ve siyasal ahlaki değerlerin ihyası. Son dönemde bu konuda çok ciddi erozyon yaşadığımızı herkes görüyor. Her gün ahlaktan bahsetmek bir insanı ahlaklı kılmaz. Bugün toplumumuzda en fazla kaygı gördüren akraba kayırmacılığı, yolsuzluğun değişik türleri, kibir, lüks, şatafat, görkem… Siyasi ve etik konusunun en açık çözümü şeffaflıktır.

BRUNSON BIRAKILMAMALIYDI!:

Dördüncü unsur; adalet. Adalete olan güveni tesis etmemiz lazım. Son dönemde bizim önümüze çok sayıda anketler geliyor. Beni ürküten iki anket, yargının ve din adamlarının güven unsurlarındaki düşüş hepimizi ürpertmeli. Eğer adalet sisteminde bir sıkıntı varsa ne içeride düzen kalır, ne dışarıda itibar kalır. Brunson davası dolayısıyla uluslararası alanda yaşadığımız itibar kaybı beni görevde olmamama rağmen o kadar üzdü ki. Niye Brunson davası beni üzdü? Eğer ortada zikredildiği gibi büyük bir suç varsa, ne olursa olsun bırakılmamalıydı. Yok öyle bir suç yok idiyse, kim olursa olsun tutuklanmamalıydı.

ÇARPIK SİSTEMİ DEĞİŞTİRMEK ŞART:

Beşinci; devlet yönetiminde ehliyet ve liyakat ve devlet yönetiminin yeniden tanzimi meselesi. Çarpık bir parlamenter sistemi değiştirmek şart. Ama çarpık bir parlamenter sistemden kuvvetler ayrılığını yok eden bir başkanlık sistemi iddiasına geçtiğiniz zaman başkanlık sistemi de tam yerleşmemiş oluyor. Bir yıl geçti, tecrübeler edinildi. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere bütün devlet yetkililerinin, hepimizin devletimizin sağlıklı, etkin işlemesi için neler yapılabileceğini konuşmamız lazım. Açık yüreklilikle konuşmak lazım. İşte burada düşünce özgürlüğü önemli. ‘Biz yaptık ve bundan sonra tartışma yok’ dememek lazım. Mesela yasama ile yürütme arasındaki ilişkinin yeniden kurulması lazım. Etkinsizleştirilmiş bir meclis olgusu yürütmeye güç vermez.

KONUŞMAKTAN KORKMAMAK LAZIM:

Bir yıllık tecrübe şunu gösterdi ki; yasamada milletvekillerinin gücünün zayıflaması devletle siyaset arasındaki bağlara da zarar verdi. Hepimizin soğukkanlı bir şekilde konuşmamız lazım. Konuşmaktan korkmamak lazım. Farklı görüş beyan eden kim olursa olsun, bunu dış komplolarla, ihanetle veya başka suçlarla karşılamak yerine karşı bir fikirle buna cevap verelim. Çünkü herkesin herkesi tarif edilmesi mümkün olmayan bir dış gücün ajanı olarak delilsiz bir şekilde suçlama kapasitesi vardır. Delil üretmedikten sonra suçlamak o kadar kolay ki. 3 yıldır bu tür ve benzer birçok suçlamaya doğrudan muhatap olmuş birisi olarak söyleyeyim; bu suçlamalardan korkan insanlar düşünmeyi unuturlar, ahlakı unuturlar, en önemlisi de insan olmayı unuturlar.

EKONOMİK KRİZ VAR:

Altıncısı; ekonomik rasyonalite. Yapılması gereken birilerinin öngördüğü gibi ekonomiyi içe kapanarak bu krizi çözmek değil, aksine Türk girişimcisine güvenerek, ekonomiyi alabildiğince dünya standartlarında rekabete açarak, bu krizi aşabiliriz. Ama her şeyden önce ekonomide bir kriz olgusunun var olduğunu görerek, bir kriz yönetimi uygulamamız gerekir.

ÇOK BOYUTLU DIŞ POLİTİKA:

Yedincisi; çok boyutlu dış politika. Dış politika mutlaka ortak ve büyük stratejik bir resim içinde her bir unsurun doğru yere koyulduğu, her bir unsura hitap eden çok boyutlu bir yaklaşımla yeniden değerlendirilmeli.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin