6 Mayıs; Erdoğan’ın üçüncü darbesi

HABER-ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN, WASHINGTON

Lafı eğip bükmeye gerek yok.

Türkiye 6 Mayıs 2019’da yeni bir darbe yaşadı. AKP’nin itirazlarını değerlendiren Yüksek Seçim Kurulu 36.günün sonunda İstanbul seçimlerini iptal etti. Ekrem İmamoğlu’nun mazbatası jet hızıyla geri alındı ve yeni seçim tarihi olarak 23 Haziran ilan edildi.

İptalin gerekçelerini, hukukiliğini tartışmak abesle iştigal.

Söz konusu kararın siyasi olduğunu, Erdoğan’ın baskısı ile alındığını bilmeyen yok. AKP İstanbul’u kaybetmeyi hazmedemedi ve tıpkı 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi millet iradesini hiçe sayarak seçimleri iptal ettirdi.

Şaka gibi ama değil; hiç bir somut gerekçe sunulmadan “Ne oldu bilmiyoruz ama kesin bir şeyler var” diyerek seçimi iptal ettirdiler.

Açıkçası darbe yaptılar ve bu Erdoğan rejiminin üçüncü darbesi oldu.

ADIM ADIM GELDİ

İstanbul seçimlerinin hukuksuz bir şekilde iptaliyle zaten komada olan Türk demokrasisinin fişi çekildi. Artık ‘otoriter rejimler’ liginden ‘diktatörlük’ sınıfına geçtik. Siyaset bilimi uzmanlarının “Diktatörler seçimle gitmez” teorisi bir kez daha teyit edilmiş oldu.

Ancak bugünlere bir anda gelinmedi. O yüzden bugün bütün suçu günahı YSK’ya yüklemek kimseyi sorumluluktan kurtarmaz.

Erdoğan ilk darbeyi 17 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sırasında yaptı.

İranlı Reza Zarrab’la olan akçeli işleri ve milyonlarca doları bulan rüşvet trafikleri deşifre olunca Erdoğan yargıya darbe yaptı.

Önce adli kolluk yönetmeliği değiştirildi, kolluk güçlerine darbe yapıldı. Tamamen bağımsız olması gereken adli süreçler iktidarın emrine verildi.

Dahası 2014 başında yapılan düzenleme ile (6524 sayılı yasa) HSYK kanunu değiştirildi ve en üst yargı makamı da doğrudan iktidara bağlandı.

Erdoğan anayasayı askıya alıp yargıya darbe yaparken başta muhalefet olmak üzere medya, sivil toplum ve akademisyenler MİT’in ürettiği ‘paralel devlet’ söylemlerini tekrar edip duruyordu.

Karşısında güçlü bir tepki bulmayan Erdoğan bir adım daha atarak Sulh Ceza Hakimliklerini kurdu. Söz konusu hakimliklerin Cemaate yönelik operasyonlar için kurulduğunu canlı yayında anlattı üstelik.

Ardından yüksek mahkemeler iktidarın emrindeki HSYK eliyle baştan aşağı dizayn edildi.

Takip eden süreçte YSK’ya da üye gönderen Danıştay ve Yargıtay’da görevli hakimler tasfiye edildi. Kamuoyuna açıklanmayan yeni kriterlerle yüksek mahkemelere yeniden üye seçildi.

Hakim ve savcılar doğrudan baskı altına alındı.

Erdoğan rejiminin hoşuna gitmeyecek bir karara imza atanlar ya sürgün edildi ya da tutuklandı. İki yıl içinde yargı ve güvenlik bürokrasisi allak bullak edildi. İpek Medya grubu gaz bombaları, TOMA’lar ve Çevik Kuvvet eşliğinde canlı yayında gasp edildi. Muhalefetin, sivil toplumun ve gazetecilerin güçlü bir şekilde itirazı gelmeyince Erdoğan rejimi Zaman ve STV’yi de kolayca yuttu.

Bu Erdoğan rejiminin ilk darbesiydi.

ERDOĞAN’IN 15 TEMMUZ DARBESİ

Erdoğan rejimin ikinci ve bir çok açıdan en büyük darbesi 15 Temmuz 2016’da yaşandı.

Aradan geçen 3 yıla rağmen hala ne olduğu ortaya çıkartılamayan, darbeden çok tiyatroya benzeyen 15 Temmuz olayları Erdoğan’ın Türkiye’ye darbesiydi.

Tuhaf girişim bahane edilerek OHAL ilan edildi ve Erdoğan rejim değişikliğinin yolunu açtı.

Anayasa askıya alındı, KHK adı verilen kıyım makinesi ile on binlerce kişi haksız hukuksuz tutuklandı, işini kaybetti.

15 Temmuz’un en büyük hasarı ise yargıda oldu. Anayasa Mahkemesi üyeleri, Danıştay ve Yargıtay üyeleri dahil 5 bine yakın yargı mensubu daha Genelkurmay Başkanı’nın ‘nerede olduğu bile belli değilken’ ‘darbeci’ yaftasıyla tutuklandı.

Ancak muhalefet partileri yaşanan garabeti sorgulamak yerine Erdoğan’ın devlet imkanları ve medya gücü ile ürettiği ‘fetö sakızını’ çiğnemeyi tercih etti.

Yer yer hakim ve savcıların tutuklanmalarına dolaylı destek bile oldular.

Sadece muhalefet değil sivil toplum ve medya da olayları izlemekle yetindi. Yalnızca kendilerine dokunulduğunda itiraz ettiler. ‘Fetö’ söylemine katılarak darbeye ortak oldular.

15 Temmuz gerçekten de ‘lütuf’ oldu ve Erdoğan tereyağından kıl çeker gibi rejimi değiştirdi. Bu süreç Erdoğan’ın ikinci darbesiydi.

3.DARBE YSK ELİYLE YAPILDI

Erdoğan üçüncü darbesini YSK eliyle 6 Mayıs’ta yaptı.

Halkın oyu ile seçilen Ekrem İmamoğlu’nun mazbatası elinden alındı, seçim iptal edildi. İşlem o kadar pervasızca yapıldı ki hızlı yandaşlar bile durumu içine sindiremedi. Hatta Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu bile net açıklamalarla YSK kararını eleştirdi. Muhalefet ise YSK’nın 7 üyesini çetecilikle suçladı.

Tıpkı diğer iki ‘Erdoğan darbesi’nde olduğu gibi muhalefetin ve kendine demokrat-aydın diyen çevrelerin aynaya bakmaları gerekiyor.

Erdoğan’ın böyle bir şey yapacağı belli değil miydi ? 2 AYM üyesi tutuklandığında muhalefet ne yaptı ? FETÖ sakızını çiğnemeye devam etti.

Yenikapı’ya koşarak Erdoğan’ın zalimliklerine zemin hazırladı. En önemlisi üç YSK üyesi tutuklandığında muhalefet farkına bile varmadı.

Tam da “zamanlaması manidar” bir şekilde 18 Nisan’da 11 yıl hapis cezası aldı tutuklanan üyeler.

Bu arada Erdoğan rejimi yasalara aykırı bir şekilde YSK üyelerinin görev sürelerini de uzatmıştı.

Daha önce mühürsüz oy pusulalarını geçerli sayarak Erdoğan’a cumhurbaşkanlığı hediye eden YSK şimdide İstanbul seçimlerini iptal ederek Erdoğan’a yeni bir hediye vermiş oldu.

Gerek 17 Aralık gerekse de 15 Temmuz darbesinde sesini çıkarmayan, hatta Cemaatin ‘terör örgütü’ yaftasıyla linç edilmesinden memnun bile olan, Erdoğan’ın çokça çiğneyip tükürdüğü ‘FETÖ’ sakızını ağzından düşürmeyen muhalefet şimdi çıkıp “Türkiye’de demokrasi kalmadı” diyor.

Bank Asya’ya para yatırdığı için soruşturma konusu yapılan sandık kurulu üyelerine sahip çıkarken “böyle saçmalık olur mu ?” diyorlar. Oysa ki aynı gerekçe ile yani devletin kontrolündeki legal bir bankaya para yatırdığı için on binlerce insanın tutuklanmasını kaale bile almadılar. Düne kadar ya görmezden geldikleri ya da içten içe ‘yiyin birbirinizi’ dedikleri şeyler şimdi kendilerine döndü.

Hiç kusura bakmayın, Erdoğan üst üste 3 darbe yapmışsa bunda sizin de çok büyük katkınız, desteğiniz var.

Eğer 17 Aralıkta ortaya dökülen rezalet sonrası Erdoğan’ın yargı darbesine karşı dursaydınız, iktidara biat etmeyen gazetelerin, televizyonların önüne TOMAlar  ve çevik kuvvet polisinden önce gelseydiniz, 15 Temmuz tiyatrosunda size biçilen figüran rolünü oynamak yerine esaslı sorular sorup kumpası deşifre etmeye çalışsaydınız bugün çıkıp YSK’yı eleştirmeye , demokrasi havariliği yapmaya yüzünüz olurdu.

Ayrıca sanki bu ülkeyi hiç bilmiyorlar, Erdoğan’ı tanımıyorlarmışcasına ‘Her şey güzel olacak’ gibi  romantik söylemler geliştiriyorlar.

‘Seçime girer daha çok oy alarak çıkarız” söylemleri Türkiye gerçekleri ile uyumlu değil.

Seçimi ‘Fetöcü’ damgası yiyip tutuklanmaktan korkan sandık kurulu başkanları yönetecek, iktidarın propaganda aygıtı olan ve seçim akşamı muhalefet öne geçince veri akışını kesen Anadolu Ajansı duyuracak ve nihayetinde İstanbul seçimini Erdoğan’ın baskısı ile iptal eden YSK mazbatayı verecek ve sizde bu denklemde seçim kazanacaksınız öyle mi?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin