Milliyet’ten Mehmet Tezkan, bunu “Darbesiz darbe raporu” olarak niteledi.
Meclis 15 Temmuz Araştırma Komisyonu fiyaskoyla sonuçlandığı için hayal kırıklığı ifade eden benzer yorumlar yapılacaktır. Çünkü hazırlanacak raporda 15 Temmuz ve darbe girişimini aydınlatacak bir şey olmayacak. Komisyon kurulmadan önce var olan soru işaretlerinin hemen hiç biri cevaplanmadığı gibi tam tersine çoğaldı. 3 ayda 141 kişi dinlendi ama asıl dinlenmesi gereken hemen hiç kimse dinlenmedi.
Aslında ortada sürpriz bir durum yok. Manzara en baştan belli olmuştu. Komisyon ilk kurulduğunda muhalefetin tavrı, öncelikle 15-16 Temmuz günlerinde neler yaşandığının aydınlatılması yönündeydi. Dolayısıyla bu darbe girişiminin aslında ne olduğu, kimler tarafından nasıl gerçekleştirildiği ortaya çıkarılmalıydı. Bunun için de özellikle 15 Temmuz gününü aydınlatacak kişilerin dinlenmesi talep ediliyordu. Muhalefet, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, o gece bombalama yapan F16 pilotları, darbenin askeri liderleri olduğu iddia edilen Mehmet Partigöç ve Mehmet Dişli’nin dinlenmesini istedi. Fakat komisyonun AKP’li üyelerinin oylarıyla bu isimlerin tamamı reddedildi. Sadece Hulusi Akar’a 10 adet yazılı soru gönderildi. O da muhalefete bilgi verilmeksizin.
AKP’NİN 15 TEMMUZ TAVRI: PİŞMİŞ AŞA SU KATMAYA GEREK YOK
AKP’nin tavrını ise şöyle özetlemek mümkün: “Oldu da bitti, maşallah! 15 Temmuz’u aydınlatmaya gerek yok. 15 Temmuz zaten aydınlık. Darbeyi cemaat yaptı. Biz daha ilk dakikadan bunu ilan ettik. Bütün halkımız da bunu kabul etti, sağolsunlar. Algılar yerleşti. O iş tamam. Şimdi yeniden o geceyi ve ertesi sabah yaşananları sorgulamanın alemi yok. Her sorgulama yeni bir soru işaretidir. Her soru işareti, algının biraz daha esnemesi, biraz daha geçirgen hale gelmesi, biraz daha zayıflaması demektir. Pişmiş aşa su katmayalım arkadaşlar. Biz iyisi mi bu darbeyi kim yaptı, nasıl oldu gibi gereksiz sorularla meşgul olmayalım. Onun yerine darbeyi yaptığı kesin olan cemaatin tarihçesini, çalışma yöntemlerini, devlete nasıl sızdığını araştıralım. Hem böylece cemaatin aslında 40 yıldır devlette örgütlendiğini, bunda bütün partilerin ve geçmiş hükümetlerin sorumluluğu olduğunu, dolayısıyla tek başına bize fatura kesilemeyeceğini de ortaya koymuş oluruz.”
MUHALEFETE GÖRE BİR ÇOK KARANLIK NOKTA MEVCUT
Fakat muhalefetin kafası o kadar net değildi. AKP gibi kesin inançlı görünmüyordu. En azından soru işaretleri vardı. Daha 7 Ekim 2016 tarihli ilk toplantıda bu görülüyordu. Özellikle CHP ve HDP’li üyeler, 3 ihtimalden söz ettiler. Bir; cemaat yaptı. İki; Ortada aslında bir darbe yok, her şey senaryo. Üç; AKP darbeyi önceden haber aldı ama sonradan yapacağı hamleler için engelleme gereği duymadı. Dolayısıyla 241 insan ölmeyebilecekken sırf bu yüzden öldü.
Muhalefet ağırlıklı olarak üçüncü görüşe yakındı. Komisyondaki bütün hareket stratejisi ve taktikleri buna yönelikti. Komisyona davet edilmesini istedikleri kişilerin listelerinden, sorulan sorulara kadar her adım bu karanlık noktaları aydınlatmaya yönelikti.
‘İSTİHBARAT CUMHURBAŞKANI’NA SAAT KAÇTA GİTTİ?’
HDP’li Mithat Sancar, ilk toplantıda, “Bizim ilk etapta araştırmayı buradan başlatma önerimiz var. 15, 16 Temmuzda ne yaşandı? Mesela, istihbarat bilgisi Cumhurbaşkanı’na saat kaçta gitti? Kim tarafından iletildi? MİT Müsteşarı hangi saate kadar ya da hangi saatte Genelkurmay’a gitti? Ne kadar kaldı? Kiminle görüştü? Kim kiminle görüştü, bunlarla ilgili çok fazla soru var, epeyce de bilgi kirliliği mevcut.” dedi.
CHP’li Sezgin Tanrıkulu da aynı toplantıda, “15-16 Temmuz gerçeği var karşımızda. Oradan başlayıp geriye gitmediğimiz takdirde biz bu darbenin siyasi ayağını ve yeniden darbe yapacak mekanizmayı ortadan kaldıramayız. Hâlen çok karanlıkta olan noktalar var. ’15- 16 Temmuz’da ne oldu?’yla başlamamız lazım.” önerisi getirdi.
Bir diğer CHP’li üye Aykut Erdoğdu, aynı 7 Ekim tarihli toplantıda, “Bizim acil ihtiyacımız, şu 15 Temmuz gecesi… Bizim ihtiyacımız derken; dünyaya anlatmak için. Çünkü dünya çok basit bir soru soruyor. Çok samimi bir açıklama geldi: ‘Eniştemden öğrendim.’ Saat 3’te MİT Müsteşarı biliyordu. E, niye söylemedi?” dedi.
‘YURTTA SULH KONSEYİ KİMLERDEN OLUŞMAKTADIR?’
AKP’nin 15 Temmuz’da ne yaşandığı ve perde arkasıyla pek ilgilenmediği görülünce muhalefet 11 Ekim tarihli ikinci toplantıda da aynı görüşleri gündeme getirdi. MHP Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan Muğla, “Öncelikle bu Yurtta Sulh Konseyi kimlerden oluşmaktadır ve bu Yurtta Sulh Konseyi’nin üyelerinin muhakkak tespit edilmesinin ve bunların Komisyonumuz tarafından muhakkak bilgisine başvurulmasının zorunlu olduğunu düşünüyorum. Gene o gün, 15 Temmuz günü MİT Müsteşarı’nın Genelkurmay, Diyanet ve birtakım başka ziyaretleri var. Elbette ki o gün MİT Müsteşarı’nın elinde birtakım bilgiler vardı. Onun çerçevesiyle ilgili ilk bilgisini alacağımız kişilerden birisinin MİT Müsteşarı, Genelkurmay Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı olduğunu düşünüyorum. Gene, darbenin siyasi ayağıyla ilgili muhakkak bu Yurtta Sulh Konseyi ile birtakım yerlere ulaşabilmemiz lazım.”
Bu ikinci toplantıda yine aynı hassasiyetin altını çizen HDP’li Mithat Sancar, “O gün neler yaşandı, 15 Temmuz’da, 16 Temmuz’da neler yaşandı? Neler olduğu mutlaka araştırılmalıdır. Bu çerçevede darbe girişiminin çekirdeğini hangi askerlerin oluşturduğunu öncelikle ortaya çıkarmak görevimizdir. Bunları araştırmadan sadece Gülen Cemaati’nin on yıllardır devlet içindeki örgütlenmesine yoğunlaşırsak Komisyonun kuruluş amacına uygun davranmamış oluruz. Başlangıç noktamız 15-16 Temmuz, bunun kadroları, askerî ve siyasi kadroları olmalıdır.” şeklinde konuştu.
‘MİT VE GENELKURMAY KAMERA KAYITLARI GELSİN’
CHP’li Aytun Çıray da aynı gün “15 Temmuz gecesi Millî İstihbarat Örgütünün konuşlandığı yerdeki tüm kayıtları -makam dâhil- güvenlik kayıtlarını, Genelkurmay Başkanlığının bütün güvenlik kayıtlarını istememiz gerektiğini düşünüyorum, kamera kayıtlarını. Ve Genelkurmay Başkanlığındaki kayıtlarda özellikle 18.00-20.00 arası çok önemli.” dedi.
Çıray, 13 Ekim tarihli 3. toplantıda da ilk iki toplantıdaki sözlerin takipçisi oldu: “Yine ilk toplantıda şunları söylemiştik. Diyoruz ki: Bu darbe girişimi nasıl hayata geçti? 15-16 Temmuz’da ne oldu? Beş buçuk saat Sayın MİT Müsteşarı’nın Genelkurmay’da kaldığı söyleniyor; beş buçuk saatte neler oldu? MİT Müsteşarı hangi saate kadar Genelkurmay’da kaldı, neler konuşuldu, kiminle görüştü, kim kiminle görüştü bu gece boyunca? Türkiye’den yurt dışına telefonlar açıldı mı? Bütün yetkililerin telefon kayıtlarını istemeliyiz. Birileriyle konuşuldu mu, neler oldu?”
MHP’li Mehmet Erdoğan, aynı toplantıda bu sorulara şunlara ilave etti: “Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan, ‘MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanıyla irtibat kuramadık’ dedi. Ama bilinen şeyler var ki kamuoyunda, Sayın MİT Müsteşarı’nın uzunca bir süre Genelkurmay karargâhında kaldığı, ondan sonra da Diyanet İşleri Başkanlığı’na gittiği. Yani Başbakan’ın haberi yok, Cumhurbaşkanı’nın haberi yok, Emniyet’in haberi yok, İçişleri Bakanı’nın haberi yok ama hepsinden öne geçen Diyanet İşleri Başkanlığı. Bunun sebepleri nedir?”
Mithat Sancar, AKP’nin niyetini sorgulayarak şu ifadeleri kullandı: “Aksi takdirde hakikati ortaya çıkaracak bir çalışmayı yapmak yerine aslında biraz işi yokuşa sürmek, biraz suyu bulandırmak gibi bir işleve soyunduğu şüphesini, tartışmasını büyütürüz. Burada sorumluluk kime ait olacak, açıktır. Eğer böyle bir yöntem izlersek demek ki bu işin siyasi boyutunu ve geriye doğru sorumluluk zincirini araştırmaktan korkanlar var gibi bir izlenime bizzat biz katkıda bulunuruz. Bütün boyutlarıyla araştırılacaktır bu, araştırılmalıdır ve 15-16 Temmuzdan başlanmalıdır.”
BYLOCK KULLANAN SİYASİLERİN İSİMLERİ GELMEDİ
Bilindiği gibi, araştırma komisyonlarının görev süresi 3 ay. Ancak 1 ay ek süre alabiliyor. 15 Temmuz komisyonu göreve başlarken hemen bütün üyeler, uzatmayla birlikte 4 ay görev yapacaklarına kesin gözüyle bakıyordu. Hatta bunun bile yeterli olmayacağı endişesi ile zamanın verimli kullanılmasını istiyordu. Ancak AKP, “Komisyon amacına ulaştı” deyip alelacele komisyon çalışmalarını noktaladı.
Aytun Çıray, 22 Aralık tarihli son toplantıda artık AKP’nin niyetinin belli olduğunu ifade ederek sırf tutanaklara geçsin diye şunları söyledi: “Bu işin en başından beri söylüyorum; bakınız, byLock listeleri gelmedi, Eagle listeleri gelmedi, uçuş planları gelmedi, o gelmedi, bu gelmedi. Önce toplantı sayımızı üç güne indirdiniz, sonra da bu yerinde inceleme -şu ya da bu nedenle- stratejinizle burada bir günde 5-10 kişiyi dinleyebileceğimiz, 3 kişiyi, 4 kişiyi dinleyeceğimiz ve çok daha fazla aydınlatacağımız şeyi iki üç günlük gezi programlarıyla zamanı kötü kullanmış oldunuz. Bu nedenle, ben tekraren bu şahsiyetlerin, bu görevlilerin Komisyonumuza, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bombalanmış bu Gazi Meclisine gelip ifade vermelerini Başkanlığınızdan rica ediyorum.”
Bilindiği gibi Meclis’te 125 milletvekilinin ByLock kullandığı, bunların 82’sinin AKP’li olduğu iddia edilmişti. Bunlardan 2’sinin bakan olduğu öne sürülüyordu.
AhmetDonmez@Tr724.com / @AhmettDonmez