15 Temmuz iftirası

YORUM | NUMAN YİĞİT*

Bir 15 Temmuz daha geldi. Her sene sözde darbeyi ülkenin her köşe bucağında anarak yeni bir  “Milli bayram”yaratmak(!)derdinde olanlar var. Ne kadar tutar bilinmez. Fakat şu da bir gerçek ki insanların vicdanlarında yer tutmayan hiçbir şey kalıcı olmaz, olamaz.

Devair-i devlet 15 Temmuz sözde darbe girişimini anmak/kutlamak (!) için neler yapar, onlar malum.Bunların arasında insana en acı geleni Diyanetin yaptığıdır. 15 Temmuz münasebetiyle yine camilerde talihsiz bir hutbe okunmasıdır.. Belki bazıları içinden “Ne yapsınlar, o da netice de bir devlet kurumu, yapacaksın diyorlar, onlarda yapmak zorundalar, ne yaparsın ekmek davası. Çalışanlar da zaten devlet memuru. Onlar ne yapsın. Al bu hutbeyi oku diyorlar, onlar da mecbur(!) okuyorlar” diyor olabilir.

Evet,inanmadığı halde çoluk çocuğunun rızkı deyip 15 Temmuz’da bu hutbeyi okuyanlara ne dersiniz bilmem? Ancak inanarak, isteyerek bunu yapanllara heralde -en hafifinden- gönül koymayan yoktur.

Öncelikle; ortada  oldu bittiye getirilmeye çalışılan  gerçek manada araştırılmasına hiçbir şekilde müsaade edilmeyen sözde bir darbe kumpası var. Güya sözde bu darbeyi  hizmet hareketine gönül vermiş insanlar yapmış.

Malesef buna en çok inananlar da  da bizim kültürde cami cemaati olarak anılan hacı, başı örtülü bacı ve köyde kasabada yaşayan gariban müslüman.Tabi bir de bu iktidardan beslenen yapı.

Tabi ki bu cami cemaati gibi kesimlerin herhangi bir meseleyi tahkik etme doğrulama imkanları adeta yok gibi.Hergün havuz medyasında tekrarlanan şeylerle kafası ütülenmiş,zaten geçim derdiyle yaka paça bir halde boğuşan bu insanların meselelerin künhüne vakıf olmaları neredeyse imkansız.

Ortada tarihin en büyük iftiralarından biri var. Sözde 15 Temmuz darbesini yapan güya hizmet  hareketine mensup insanlar. Hizmete gönül vermiş her bir fert -işkence ile imza attırılanlar hariç- bu işin ne faili ne de planlayıcısı olmadıklarını defaatle ifade ettiler. Elde uydurulan bir kısım deliller dışında uluslararası objektif hukukun önüne konulabilecek hiçbir yeterli kanıt olmadığı halde hala bunu hizmet gönüllüleri yaptı demek apaçık bir bühtan ve iftiradır, günah-ı kebairdir.

“Kim bir hata (küçük günah) veya büyük günah işler, sonra onu masum olan birinin üstüne atarsa, bir iftira ve pek kesin bir vebal yüklenmiş olur”(Nisa, 4/112)

“Erkek mü’minlerle kadın mü’minlere işlemedikleri (bir günâh) yüzünden ezâ edenler de muhakkak bir yalan ve apaçık bir günâh yüklenmiş (ler) dir.”(Ahzab 33/58)

Yalanı meslek haline getirmiş ve “Ne yapalım siyaset yapıyoruz herşeyi doğru söylemek olmuyor,ister istemez yalan oluyor, bu işin doğasında var,o kadarcık olacak,hem islam devleti kuruyoruz(yalanla nasıl islam devleti kuruluyorsa), hilafet gelecek, zaten burası daru’l harb, harpdeyiz her şey caiz…” vs vs deyip yalan söyleyen ve bundan hiç de utanmayan insanlara ve onların getirdikleri haberlere hiç araştırma yapma ihtiyacı duymadan inanmak Allah katında büyük vebaldir.

“Ey iman edenler, herhangi bir fâsık size bir haber getirecek olursa, onu iyice tahkik edin, doğruluğunu araştırın. Yoksa, gerçeği bilmeyerek, birtakım kimselere karşı fenalık edip sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat 49//6)

Sıradan bir insanın bile yalan söylemesi büyük günahtır. İdarecinin yalan söylemesi ise dünyevi uhrevi tam bir felakettir.”“Ebu Hureyre (r.a.) rivayet ettiği bir hadisde Efendimiz (as); ”Üç kişi vardır ki Allah Kıyamet Günü onlarla konuşmaz. Onları temize çıkarmaz. Onların yüzüne bakmaz ve onlara acıklı bir azab vardır; Zina eden ihtiyar, yalan söyleyen idareci ve kibirli fakir.”(Müslim, İman, 172.) buyurmuşlardır.

“İlerde başınıza geçecek bazı âmirler/yetkililer olacak, hem zulmederler, hem de yalan söylerler. Kim onların yalanlarını tasdik eder ve zulümlerine yardımcı olursa, o benden değil, ben de ondan değilim . O kimse, Kevser havuzuna da gidemez. Fakat onların yalanlarını tasdik etmeyen ve zulümlerinde onlara yardımcı olmayan kimse ise, o da bendendir, ben de ondanım ve o Kevser havuzuna da gider.” (Mecmau’z-zevaid, 5/248). Münafığın en baş alameti hangi sebebden ve neden olursa olsun yalan söylemektir. “Münafığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, söz verince sözünden cayar, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder.” (Buhârî, Îmân 24; Müslim, Îmân 107-108.)

Yalan ve iftiraya maruz kalan insanların seslerinin kesilip (gazete ,tv kapatılarak) kendilerini müdafaa haklarının ellerinden alındığı,üstüne üstlük yalan ve iftiraların mazlum ve mağdurların sesini boğacak bir şekilde gürültülü, bütün bir havuz medyasıyla milletin beynine kazınmaya çalışıldığı görülemiyor mu? Aman hakikat anlaşılır yalanımız ortaya çıkar  tedirginliği birilerinin apaçık milleti aldattığını göstermiyor mu? Şahsi ve ailevi bir koltuk meselesinin din iman meselesi gibi insanlara kabul ettirilmeye çalışılması, dinin Allah’ın adının fani dünyevi siyasete alet edilmesi hiç bu kadar sırıtmamıştı.

“Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah’ın va’di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah’ın adını kullanarak) aldatmasın.(Fatır/5) Yıllardır bir iftira ve yalan rüzgarı estirilip  işlenen öyle günahlar var ki. İşte hergün milyonlarca kişinin karşısında medya da akıl almaz bir şekilde yapılan gıybet gıybet günahı. “F…. cüler” deyip başlayan ve bir cemaati, binlerce masum insandan oluşan bir şahsi maneviyi hedef alan sebiyesiz yalan öfke dolu konuşmalar.Apaçık katmerli gıybet.

“Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zanların bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın. Kiminiz kiminizi gıybet etmesin. Hiç sizden biriniz ölmüş kardeşinin cesedini dişlemekten hoşlanır mı? İşte bundan hemen tiksindiniz!  Öyleyse Allah’ın azabından korkun da bu çirkin işten kendinizi koruyun. Allah tevvabdır, rahîmdir. (tövbeleri kabul eder, merhamet ve ihsanı boldur.) (Hucurat 49/12) Bu ayette geçen su-i zan.”Zaten f……şöyledir,böyledir,zaten onlar böyle derler,şöyle düşünürler vs vs”Sıradan iki  kişi arasında bile caiz olmayan bu günahı hem de müslüman olduğunu iddia eden en üst düzey bir idarecini yıllardır milyonlara karşı işlemesi nasıl dinle ,imanla,ahlak ve de insanlıkla yorumlanabir.Bu kadar büyük günahları işleyen bir insan nasıl güvenilir olabilir?

Yıllardır hizmet gönüllüleri ve muhterem hocaefendi ile alay ediliyor, lakaplar takılıyor. Bunun dinde imanda yeri varmıdır?

– Ey iman edenler! Sizden hiçbir topluluk bir başka toplulukla alay etmesin. Ne mâlum? Belki alay edilenler edenlerden daha hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler.  Belki de alay edilenler edenlerden daha hayırlıdır. Birbirinizi, (daha doğrusu kendilerinizi) karalamayın. Birbirinize kötü lakaplar takmayın. İman ettikten sonra insanın adının kötüye çıkması, fâsık damgası yemesi ne fena bir şeydir! Kim tövbe etmezse işte onlar tam zalim kimselerdir. (Hucurat 49/11)

Ayette apaçık Alay etmek ve karalamak, f… vs lakab takmak  fasıklık olarak niteleniyor.O halde bunları hergün heröğün yapanların durumu nedir?

Kendi mantığına göre hizmet gönüllülerini (haşa) din dışı gösterip sonra da onlar  üzerinde her türlü günahı işlemek,sadece kendini kandırmaktır.

Hizmet gönüllülerinin her biri Allah’a ve peygamberine inanmış hatta hayatlarının merkezine onların adını cihana duyurmayı almış o uğurda ailesinden vatanından ayrı kalmayı göze almış insanlardır. Böyle insanlara  (haşa)”sapkın vs ” demek ne büyük bir cürümdür. Ehl-i sünnet kriterlerine göre itikaden maturidi, amelde de ekseriya hanefi ve şafii olan bu insanlara din dışı bir kılıf uydurmaya çalışmak utanç vericidir.

Şimdiye kadar değişik vesilelerle hizmetle teması olmuş milyonlarca insan vardır. Okulda, üniversitede dersanede okumuş,yurtta evde kalmış, derse sohbete ve seminere katılmış, sosyal dini ve kültürel aktivitelerine yakından uzaktan iştirak etmiş pek çok insan vardır. Bunlardan bir tane insan bile çıkıp, “Ben okulda, dersanede evde veya yurtta dar veya geniş dairede şiddet ve hiddetle,vurma kırma ,dağıtma ile ilgili bana şu kişi veya kişiler şurada telkinde bulundu,ders verdi vs “desin.Eğer farklı angajmanlıklar içinde değilse tek bir fert bile bunu söyleyemeyecektir. Zira hizmet düşüncesinin temelinde “İnsanı sevme, şefkat, sevgi, insana hizmet, yaşatma ideali, fedakarlık, diğergamlık, hasbilik, dünyevi beklentisizlik, düşmanlığa düşmanlık, muhabbet fedaileri olma” gibi kavramlar vardır.

Evet bugün bu iftira tutmamıştır.Her ne kadar insanımız inanmış gibi görünse  de bu aslında insanımızın alternatif gerçek bilgilerden kaçırılmasından ve maruz bırakıldığı planlı bilgi kirliliğindendir.Milletin vicdanı bu konuda sızlamaktadır. Korku ve endişelerini aştığı takdirde şimdilerde az da olsa görüldüğü gibi inandığı içindeki gerçeği haykıracak ve hizmet gönüllülerinin hakkını teslim edecektir.

*İlahiyatçı

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Bunlar doğru tespitler. Ama Numan Hocam bir de Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek sorularına da cevap versek ve böylece “alnımız ak, başımız dik” bir şekilde dolaşsak.
    Yapılanlar büyük bir zulüm ama bu 15 Temmzu gecesi cemaatin tepe yönetimi ve bazı kişilerin (tamamını tenzih ederim) o gecedeki rolünü açığa kavuşturmamız gerekiyor.
    Vesselam.

  2. Numan bey,

    Millete fazla güvenmeyin hatta hiç güvenmeyin. Siz sanıyorum yurtdışındasınız. Ben Türkiye’deyim ve hiç de sizin düşündüğünüz gibi değil Türk insanı. “Amelinizde Allah rızası olsun. O razı olduktan sonra bütün dünya küsse de sorun yoktur.” Bunu diyen boşuna mı demiş. Baskı kalkınca vicdanlar gerçeği haykırsa da haykırmasa da o milletin sorunu. Siz neden o kadar dert ediyorsunuz anlamıyorum. Siz amelinizden Allah razı mı değil mi ona kaygılanın bence

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin