Yorum | Bülent Korucu
15 Temmuz danışıklı ve kurgu darbe girişiminin dayandığı sütunlar birer birer yıkılıyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘Rabbin lütfu’ tanımının gerçeği yansıtmadığı, aksine epey bir beşer emeği harcandığı anlaşılıyor. 15 Temmuzla ilgili iki önerme temel sütun olarak kayıtlara geçmişti.
Bir: “FETÖ, ağustos Askeri Şurasında tasfiye olacaktı, onun için darbe yaptı.”
İki: “Haber alındığı için erkene çekip, İstanbul’da cuma günü trafiğinde köprüyü tek yönden kesmek zorunda kaldılar.”
İkinci argümana çocuklar bile inanmadı. Basit mantık yürütmeler bu aptalca eylemin bir darbe planı olamayacağını gösterdi. Ama daha ileri bilgiler çıktı ortaya. Hem Moda Deniz Klübüne hem de Genelkurmay Karargahına giden özel timler iddiaların aksine tam o saate göre plan yapmış. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’ı korumak üzere akşam 20-21 saatlerinde görevlendirilmişler. İki komutanın gördüğü imtiyazlı muamele özel timlerin ifadelerini doğrular nitelikte.
HANİ TASFİYE OLMAMAK İÇİN DARBE YAPMIŞLARDI!
Daha önemli olan birinci önerme ise Genelkurmay’da hazırlanıp mahkemelere sunulan bilirkişi raporları ve onlara dayanılarak hazırlanan iddianamelerde çürütülüyor. Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Nerim Bitlislioğlu’nun, Başsavcılığın talebi ve Genelkurmay’ın görevlendirmesiyle bilirkişi olarak yazdıklarına kimse kulp takamıyor. Zira Ergenekon ve Balyoz darbe davalarında yargılanmış ve hapis yatmış bir isim. 15 Temmuz’dan sonra terfi ederek bu önemli göreve gelmişti.
Bitlislioğlu’nun bilirkişi raporuna dayanan Kara Kuvvetleri Komutanlığı iddianamesinde şöyle yazıyor: “Örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kritik yerlerini ele geçiren asker üyelerinin 2016 yılı için yapmış oldukları Yüksek Askerî Şûra çalışmaları başlığında hazırlanan dosyanın incelenmesinde, terfi ettirilecek personelin büyük çoğunluğunun darbe faaliyetlerine katılmış örgüt üyeleri olduğu anlaşılmış…” Evet yanlış okumadığınız; 15 Temmuz’da darbeci diye tutuklananların çoğu Yüksek Askeri Şura’da terfi edecekmiş. Bunu bilmeden yaptılar diyenler komik duruma düşer. Çünkü o listeleri hazırlayan başta Genelkurmay Personel Daire Başkanı Korgeneral İlhan Talu olmak üzere Kara, Hava, Deniz, Jandarma personel başkanları da aynı gerekçeyle tutuklandı. Hani tasfiye olacaklardı, panik halinde son çare darbe yapmışlardı!
Kimsenin ‘FETÖ’cü diye suçlayamadığı bir isim, Karargahtaki belgeleri inceleyerek tam tersini söylüyor. Hatta daha ileri giderek 2020’de bütün komuta kademesinin ele geçirilmiş olacağı öngörüsünde bulunuyor: “Bu terfi ve sicil sistemi neticesinde altıncı yıldan itibaren (2020 yılı) FETÖ mensubu olmayan personelin terfi etmesinin önüne geçilmesi planlandığı ve 2020 li yıllarda TSK komuta kademesinin tamamen ele geçirilmesinin hedeflendiği değerlendirilmektedir.” Ortada bir tasfiye tehlikesi yokken üç yıl daha dişlerini sıkıp bütün orduyu ele geçirmek varken 15 Temmuz’da darbe yapmışlar öyle mi? Bu iddia aslında akşam trafiğinde Boğaz Köprüsünü tek taraflı kapatmaktan bile daha aptalca.
Bitlislioğlu’nun yazdıkları arasında ‘darbeye mecbur kaldılar’ tezini çürüten başka bölümler de var. Ama öncelikle şunu belirtmekte yarar var; Bitlislioğlu da resmi teze uygun olarak bilirkişi raporu yazmış. Hatta bazı bölümleri daha önce Emniyet istihbaratının hazırladığı metinlerden birebir aktarmış. Buna rağmen belgelerden çıkan sonuç yalın gerçeği satır aralarına gizlemiş. Raporların biri Doğu Perinçek’in Kaynak Yayınları tarafından kitaplaştırıldı. Masum Gök raporlara ulaşıp bunları haberleştiren ve kitabı yayına hazırlayan gazeteci. Bir kısmına yayın yasağı gelen haberlerinde, komutanların terfisi için olumlu kanaat belirttiği askerlerin tutuklandığını kayıtlara geçirdi. Yani iddianamelerde yer bulan soyut ifadelerden değil, tam tersine isim isim tespitler söz konusu.
BEŞ ORGENERALİN TERFİ ETSİN DEDİĞİ KOMUTAN TUTUKLU
Mesela dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak ve Şura üyesi iki karacı orgeneralin ‘Kanaatim olumlu. Hizmetlerinin bu aşamada yeterli olduğu’ ya da ‘Terfiye layıktır’ dediği subay şu anda tutuklu. Aynı şekilde Çolak ve Ümit Dündar’ın da dahil olduğu beş orgeneralin olumlu not verdiği general de tutuklu. “Hv. K.K(Hava Kuvvetleri Komutanı) tarafından el yazısı ile doldurulan değerlendirmelerdir” şeklinde not düşülen ve Havacı askerleri konu alan bölümler de çok farklı değil. Tekrar olması pahasına yeniden yazıyorum: tasfiye olacakları için darbe yaptılar diye tutuklanan kurmay subayların neredeyse tamamı 15 Temmuz yaşanmasa terfi alacak isimlermiş. Ve bunu ben değil, genelkurmayın atadığı bilirkişi ve iddianame söylüyor.
Bitlislioğlu’nun 21 Şubat 2017 tarihli ve isimlerin yer aldığı raporunun dışında genel kanaatlerini yazdığı ikinci bir metin daha var. Kaynak Yayınlarında ‘Türk ordusunun bugünkü ideolojik çizgisi’ ismiyle kitap olarak piyasaya sunulan raporda da ilginç ayrıntılar şer alıyor. Perinçek, rapora atıflar yaptığı sunuş yazısında “Kısacası Türk ordusunda NATO temizliği yapılmıştır.” diyor. 15 Temmuz’u özetleyen cümlelerden biri bu galiba. Şu cümleleri yazan Bitlislioğlu da farklı düşünmediği anlaşılıyor: “Yurt dışı görevlere seçilerek NATO kadrolarına atanan FETÖ/PDY mensubu subayların bazı milli ve askeri bilgileri gerek NATO makamlarına servis ettikleri… NATO’da görevli üstdüzey bazı yetkililer tarafından uluslararası arenada Türkiye aleyhine kamuoyu oluşturmaya yönelik beyanatlar verilmekte bunlar zaman zaman yerli ve yabancı medya da yer almaktadır.”
Fethullah Gülen ve Hizmet Hareketi hakkında uzun uzun subjektif yorumların yapıldığı raporda Perinçek’i andıran bir üslup göze çarpıyor. “Liberal politikaların uygulanması için liberalizme uygun hoca profili olarak Fethullah Gülen ve örgütü kendini göstermiştir.”
CADI AVI İTİRAFI
Bitlislioğlu, raporun 40 ve 48. Sayfalarında 15 Temmuz sonrasında gerçekleşen tasfiyelerin temelsiz olduğunu itiraf ediyor. “TSK içerisindeki mensuplarına atfedilecek bir daha davranış ölçütü yoktur. İslam dininde haram sayılan içki kumar gibi günahları işleyebilir. Örgütün TSK içerisindeki mevcudiyetini büyük bir gizlilik içerisinde devam ettirmesi sonucunda iltisaklı personel mesleki yaşantılarında örgütle ilişkilendirilebilicek bir emare tavır davranış sergilememişlerdir.” Bu cümleler bana ‘Cadı yargıçları için tedbirler kitabını hatırlattı. Bakın orada ne diyor: “Kadının kötü bir hayatı olduysa suçludur; ama dürüst bir hayatı olduysa gene ayın ölçüde suçludur; zira cadılar takiyye yapar, gerçek yönlerini saklayıp, kendilerini faziletli insanlar gibi tanıtırlar. Eğer cadı korkuyorsa, bu ilâve bir delildir; çünkü suçlu korkar; ama masumiyetine güvenerek, korkmuyorsa, bu da kesin bir delildir; çünkü, cadılar hep masum gibi davranıp, cesur bir tavır takınırlar. Ayrıca kim cadıyı savunursa, o da cadı muamelesi görür.”
Raporun 53. Sayfası cadı avının delili gibi. Bitlislioğlu, 30 bin TSK personelinin ilişiğinin kesildiği bilgisini veriyor. Aradan geçen 15 ayda bu sayı daha da arttı. Aynı rapor darbeye öğrenciler ve erler dahil sadece 8 bin askerin katıldığını teyit ediyor. Bir örgüt düşünün, darbe yapıyor ama kendisine bağlı olduğu iddia edilen rütbeli askerlerin yüzde onunu bile katmıyor. Bitlislioğlu da binlerce askere komuta eden generaller başta olmak üzere darbeye katılmadığı halde atılanların “FETÖ/PDY iltisakları tespit edilerek” ihraç edildiklerini söylemek zorunda kalıyor.
AKP’YE KANUN ÇIKARTIRMIŞLAR!
Cadı avına dönüşen ihraçları meşrulaştırmak için aklın sınırlarını zorlayanlar arasına General Bitlislioğlu da katılmış. “Diğer yandan emeklilikte rütbe bekleme süresini dört yıldan üç yıla indirerek kendisine müzahir olmayan generalleri daha kısa sürede TSK dışına çıkarmaya çalışmıştır. son olarak kendisine müzahir elemanların en az bulunduğu 1988 ve daha önceki yıllarda mezun olmuş subayları TSK’dan tasfiye etmek için üç devreyi birden toplu olarak emekli edecek ve hizmet süresini 28 yıla indirecek kanuni düzenlemeleri siyasi otoriteye yaptırabilmiştir.” Kanun, 11 Şubat 2014 yılında çıkarılmış yani 17-25 Aralıktan sonra… Ayrıca o günün gazeteleri tam tersini söylüyor. Müjde başlıklarıyla çıkan Vatan ve Milliyet gibi gazeteler bu düzenlemenin en çok 78 mezunu korgenerallerin işine yarayacağını ve emeklilikten kurtulup yükselme şansı yakaladıklarını vurguluyordu.
Bitlislioğlu’nun “Darbe gününde devir teslim töreni düzenlenmesi tesadüf olamaz.” (sayfa 58) gibi absürt cümleleri de var. Kuvvet komutanı ve garnizon komutanı orgeneralin katılacağı törende okul komutanına söz düşmeyeceğini bir general bilmez mi? Kara Kuvvetleri Komutanı Çolak, 14 Temmuz’da İzmir Maltepe, 15 Temmuz’da İstanbul Kuleli’deki törene iştirak etmişti.
Samanlıkta iğne arayarak 15 Temmuz’u aydınlatmaya çabalıyoruz. Aradan geçen yaklaşık iki yıla rağmen hâlâ karanlık daha fazla. Meclis Komisyonunun ardından mahkemeler aydınlık yerine karalıktan yana tavır aldıkça bu kolay olmayacak. Ama bu kadarcık bir ışık bile bazılarını panikletmeye yetiyor.
Çok güzel bir yazı olmuş.